Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2916 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 15540 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : KOZAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/09/2012NUMARASI : 2011/416-2012/397Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım ve temliken tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, elatmanın önlenmesi, yıkım ve temliken tescil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 8 parsel sayılı taşınmazın davacı adına kayıtlı olduğu,komşu 1 parselin ise davalı ve dava dışı kişiler adına imar uygulaması ile sicil kaydının oluştuğu, 1 parsel sayılı taşınmazın imar öncesi olan 167 sayılı kadastral parselde de davalının pay sahibi olduğu,yapılan imar uygulaması sonucunda davalıya 167 parseldeki payına karşılık 1 sayılı imar parselinde pay verildiği anlaşılmaktadır.Davacı, 218 ada 8 parselde kayıtlı olan taşınmazın sahibi olduğunu, bu arsayı satın almak suretiyle edindiğini, davalı Z.Ö.ın ait bu taşınmaz üzerinde inşa ettiği yapılan ve diktiği ağaçların bulunduğunu, davalının yapılardan oturmak ve kiraya vermek suretiyle yararlandığını, davalının taşınmaz üzerindeki müdahalesinin önlenmesine, taşınmaz üzerindeki yapı ve ağaçların yıkılmasına, yıkım ve masrafın davalıya yükletilmesine bu mümkün olmadığı takdirde faizi ile birlikte arsanın tam rayiç bedelinin davalı tarafından depo edilmesi ile arsanın mülkiyetinin davalıya geçirilmesine veya asgari levazım bedeli karşılığında yapının davacıya aidiyetine, haksız inşaattan dolayı davacının uğramış olduğu zararların tazmini, ecrimisil ve fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı ise davanın reddini savunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki, taraflar arasındaki çekişmenin 3194 sayılı Yasanın 18.maddesi hükmünün gözetilmek suretiyle çözüme kavuşturulacağı açıktır. Ne var ki, Mahkemece bu hususta bir değerlendirme yapılmış değildir.Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus Medeni Kanun'un 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Yasanın l605 sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı İmar Yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 2981 sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Somut olaya gelince;davacı; kendisine ait 218 ada 8 parselin davalı Z.Ö. tarafından oturmak ve kiraya vermek suretiyle yararlandığından bahisle davalının taşınmaz üzerindeki müdahalesinin önlenmesine, taşınmaz üzerindeki yapı ve ağaçların yıkılmasına, olmadığı takdirde faizi ile birlikte arsanın tam rayiç bedelinin davalı tarafından depo edilmesi ile arsanın mülkiyetinin davalıya geçirilmesini talep etmiş; mahkemece yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporunda,davalının paydaşı olduğu 1 parselde yaptığı binanın ve diktiği ağaçların davacıya ait taşınmaz içerisinde kaldığı anlaşılmaktadır.Bu belirlemelere göre, 3194 sayılı Yasanın 18.maddesi gereğince davalının iradesi dışında idari işleme dayalı olarak tecavüzlü durumun oluştuğu gözetilerek yapının kaim bedelinin davalıya ödenmesi suretiyle elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi gerektiğinde kuşku yoktur. Ayrıca, tecavüzlü durum idari işlemden kaynaklandığına göre, davalının kusurunun bulunduğundan söz edilemez. Yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden de davalının sorumlu tutulmayacağı kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; tecavüzlü durumun imar uygulaması sonucunda oluştuğu gözetilerek, yapının kaim değerinin keşfen saptanması, davacıya depo ettirilmesi, ondan sonra elatmanın önlenmesi ve yıkım davasının kabulüne, karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.Davacının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.