Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 290 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 14753 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : KIRIKKALE 2. SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/04/2013NUMARASI : 2013/45-2013/462 Yanlar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir. Mahkemece, talebin kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 388, 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HUMK'un 389., yine HMK'nin 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HUMK'un 381.maddesinin son fıkrasının HMK'nin 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK'nin yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Somut olayda, 10 parça taşınmazın dava konusu edildiği ve kısa kararda "davanın kabulüne'' dendiği halde, gerekçeli kararda talep edilen “ 467, 509, 771, 845, 897, 1429, 1806, 906 ve 1170 parsellerle ilgili davanın kabulüne, 2000 parsel sayılı taşınmazın malikinin Maliye Hazinesi olduğu gerekçesiyle hüküm tesisine yer olmadığına'' şeklinde hüküm kurulmak suretiyle kısa karara çelişkili gerekçeli karar oluşturulmuştur. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün 10.04.1992 gün 1992/7 E., 1992/4 K. sayılı YİBK çerçevesinde bir karar verilmek üzere (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 15.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.