MAHKEMESİ : SİLİVRİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/03/2011NUMARASI : 2007/478-2011/118Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanın maliki olduğu .. parsel sayılı taşınmazını davalı kızı Fatma yararına diğer davalılara satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve tescile ya da tenkise karar verilmesini istemişlerdir.Davalılar, iddiaların yerinde olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, miras bırakanın yapmış olduğu temliklerin muvazaalı olmadığı, saklı paylarında ihlal edilmediği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekilince süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 13.3.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat S.. K. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilenler vekili Avukat ile davalı asil N.. G.. gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ya da tenkis isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan A.. T..'ın maliki olduğu kat irtifakına ayrılmış .parsel sayılı taşınmazda . nolu bağımsız bölümün arsa payını 7.2.2001 tarihli akitle davalı kızı F..'ya, 1 ve 3 nolu bağımsız bölümleri 2.12.2004 tarihli akitle davalı N..'e satış suretiyle temlik ettiği, davalı N..'in ise 30.12.2005 tarihinde diğer davalı A.'ye tapuda satış yoluyla devrettiği, murisin 5.5.2007 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak çocukları davacılar ile davalı F..'nın kaldığı anlaşılmaktadır.Davacılar, miras bırakanın yapmış olduğu temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlar, ne varki; mahkemece hükme yeterli araştırma ve inceleme yapılmaksızın neticeye gidilmiştir.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; davacılar, miras bırakanın yapmış olduğu temliklerin davalı Fatma yararına gerçekleştirildiğini, diğer mirasçılardan üstün tutulduğunu ileri sürmüşlerdir. Oysa, murisin taşınmazları devretmesini gerektiren amacı, ne gibi bir ihtiyacının bulunduğu, yapılan temliklerden sonra nerede yaşadığı, çekişmeli taşınmazların kimin tarafından tasarruf edildiği, kayıt maliklerinin özellikle akit tarihlerindeki ekonomik ve sosyal durumları mahkemece eksik araştırılmış, tanıkların beyanları anılan hususlarda yeterli bulunmamıştır.Hal böyle olunca; mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve incelemenin yapılması, toplanan ve toplanacak taraf delillerinin değerlendirilmesi, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 900.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 13.3.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.