MAHKEMESİ : SARIYER 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/04/2007NUMARASI : 2006/76-2007/110Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki olduğu 1547 ada, 1 parsel sayılı taşınmaza komşu 2 parsel maliki davalıların taşkın yapı yapmak ve bahçe olarak kullanmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur.Davalılar, çekişmeli bölümün imar uygulaması sonucu taşkın hale geldiğini bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, çekişmeli durumun imar uygulaması sonucu oluştuğu taşkın yapıların bedellerinin sahiplerine ödenmedikçe kullanıma devam edilebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 06.11.2007 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden Latif Karaağaç geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vs. vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ....tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir. Mahkemece,davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 1 parsel sayılı taşınmazın davacıya, 2 parsel sayılı taşınmazın ise davalılar E.. ve H...ile dava dışı kişiler adına kayıtlı olduğu, davalıların imar öncesi 447 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda payları bulunduğu, çap kapsamında yapmış oldukları binanın imar uygulaması sonucu davanın taşınmazına taşkın hale geldiği görülmektedir.Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus Medeni Kanunun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Nevarki, yürürlükten kalkmış olan 6785 Sayılı Yasanın 1605 Sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 2981 Sayılı Yasanın 3290 Sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.Somut olaya gelince, gerçektende tarafların paydaşı oldukları kadastral parselde davalıların yapmış oludğu binaların imar uygulaması sonucu davacıya bırakılan parsele taşkın hale geldiği sabittir. Ne varki, imar parsellerinin dayanağını teşkil eden idari işlemin idari yargı yerinde iptal edildiği, ancak sonradan ikinci bir imar düzenlemesi yapıldığı; henüz sicile yansımamış bulunduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır.O halde, yeni yapılan imar uygulaması sonucu taşınmazların geometrik durumlarının değişebileceği gibi malikininde değişme ihtimali bulunduğu açıktır. Kaldı ki, taşkınlığın yeni imarla giderilmeside mümkündür. Öyleyse yeni oluşan imar parsellerinin sicil durumuna göre eldeki davanın değerlendirilmesi zorunludur.Hal böyle olunca, anılan hususlar gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Diğer yandan, imar uygulaması sonucu taşkınlığın tespiti durumunda yukarıda değinilen ilkelerde gözetilmek suretiyle kaim bedelin depo ettirilmesi suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır. Bu hususun da gözetilmemiş olması isabetsizdir. Buna göre, davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.03.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.