Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2820 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 14715 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/07/2012NUMARASI : 2011/378-2012/295Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 742 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına dayanarak 8.2.1959 tarihinde A. kızı H. H.adına tespit edildiği, dayanak tapu kaydı ve tapulama tutanağının nev'i hanesinde, Abdullah Ağa Vakfından mukataalı şerhinin bulunduğu, davalı Hazine tarafından hasımsız olarak açılan Üsküdar 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1980/54 E. 1981/464 K. sayılı davası sonucunda, A. kızı H. H.nin gaipliğine ve 742 ada 1 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verildiği, adı geçen kararın 12.9.1981 tarihinde kesinleşmekle birlikte 22.3.2004 tarihinde infaz edilerek Hazine adına kayıt oluşturulduğu görülmektedir.Davacı Vakıflar İdaresi, uzun zamandan beri sahipsiz kalan taşınmazın mutasarrıfının gaip olması nedeniyle tapu kaydının iptali ile Abdullah Ağa Vakfı adına tescilini isteyerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; icreteynli ya da mukataalı taşınmazların maliki mutasarrıfı değil, vakıf tüzel kişiliğidir. Bu nedenle vakıf malı olan taşınmazların mutasarrıflarının mirasçısız ölmeleri halinde, mahlulen vakfına dönmeleri asıldır. Ancak, Medeni Kanunun kabulünden sonra eski vakıf mülkiyeti 2762 sayılı Yasa ile mülhak ve mazbut vakıflar yeni bir statüye kavuşturulmuştur. Bu Yasanın 29. maddesi ile vakıf taşınmaz mülkiyeti üzerindeki “tasarruf hakkı, kuru mülkiyet (rakabe) hakkı” ayrımına son vermiş, mülkiyetin mutasarrıfa nasıl geçeceğini hükme bağlamıştır. Yeni hukukumuzda, koşulların gerçekleşmesi ve mutasarrıfın ölmesi halinde, Medeni Kanunun intikal hükümlerine göre, mirasçısı bulunmuyorsa, terekesi son mirasçı sıfatıyla Hazineye kalmaktadır. Ne var ki; Yasa bu gibi halde de, öncesi vakıf olan taşınmazların vakfına (aslına) dönmesini uygun görmüş, bazı ayrıcalıklar dışında Hazineye intikal yolunu kapatmak istemiştir. 2888 sayılı Yasanın 2. maddesi ile 2762 sayılı Yasanın 29. maddesi değiştirilerek bir fıkra eklenmiş, mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş taşınmazlarda maliklerin bu Yasanın yayımı tarihine kadar ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatı ile Hazineye intikal edipte bu husus, tapu kaydına işlenmiş bulunanlar ayrık olmak üzere, mahlulen vakfına rücu edeceğini hükme bağlamıştır. O halde, 2888 sayılı Yasanın yürürlük tarihinden önce, son mirasçı olarak Hazineye intikal edip de, tapuda Hazine adına tescil edilen taşınmazların Yasada öngörülen istisnadan olması nedeniyle vakfına dönmelerine yasal olanak yoktur. Aktarılan bu düzenleme karşısında icareteyn ve mukataa kayıtları taviz vermek yoluyla terkin edilmemiş ve mülkiyeti öngörülen 10 yıllık sürenin sonunda (bu süre daha önce 4755 sayı ile 10 yıl daha uzatılmış ve 13.12.1955 tarihinde dolmuştur) kendiliğinden mutasarrıflarına geçen vakıf taşınmazların maliklerinin mirasçı bırakmadan ölmesi ve taşınmazı 2762 sayılı Yasanın 29. maddesini değiştiren 2888 sayılı Yasanın yayın tarihine kadar Hazine adına tescil edilmemiş olmaları koşuluyla mahlulen vakfına döneceği açıktır.Somut olayda, çekişmeli taşınmazın 2888 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 24.9.1983 tarihinden önce hazine adına tesciline ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararı bulunduğu sabittir.Hal böyle olunca, yukarıda özetlenen yasal düzenlemeler gereği çekişme konusu taşınmazın 24.09.1983 tarihinden önce Hazine adına tesciline karar verildiği ve bu kararın 24.09.1983 tarihinden önce kesinleşmiş olduğu gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın kabulüne karar verilmiş olması isabetsizdir.Davalının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 27.2.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.