Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 2798 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 14747 - Esas Yıl 2011
MAHKEMESİ : İZMİR 10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/09/2011NUMARASI : 2011/304-2011/374Taraflar arasında görülen davada;Davacı Hazine, davalılara ait .. parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile sicilden terkinine karar verilmesini istemiştir.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Davanın 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı yasa ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesine eklenen 3. fıkra 2 ve 3. cümle ve geçici 10. maddedeki düzenlemeler karşısında 10 yıllık hak düşürücü süre nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece; “…hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddinde bir isabetsizlik olmadığı, ancak 6099 sayılı Yasanın 16. maddesi ile 3402 sayılı Yasanın 36/A maddesi uyarınca avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinden davalı tarafın sorumlu tutulmaması gereğinin gözetilmesi gerektiği, davalı tarafından temyiz edilmemiş olsa da usulü kazanılmış hak olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği olgusu üzerinde durularak gerekçelendirilmesi, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulup tutulmayacağı, ayrıca lehine avukatlık ücreti taktir edilip edilmeyeceği hususları irdelenerek değerlendirilmesi” gereğine değinilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın esasına ilişkin karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, Hazine harçtan bağışık olduğundan harç alınmamasına, 6099 sayılı Yasa uyarınca davacı lehine avukatlık ücreti tayin ve takdir edilmemesine, hak düşürücü süre nedeniyle dava reddedildiğinden davalı lehine de avukatlık ücreti verilmemesine davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.Karar, davacı hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. Dava; tapu iptali, sicilin kütükten terkini ve yıkım isteklerine ilişkin olup, yerel mahkemece kurulan hükmün Dairece 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca hak düşürücü süreden dolayı davanın reddinde bir isabetsizlik olmadığı, karar davalı tarafından temyiz edilmemiş olsa da usulü kazanılmış hak olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilerek, 6099 sayılı Yasanın 16. Maddesi ile 3402 sayılı Yasanın 36/A maddesi uyarınca yargılama giderleri ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulup tutulmayacağı, lehine avukatlık ücreti taktir edilip edilmeyeceği husularının irdelemesi gereğine değinilerek bozulduğu, mahkemece bozmaya uyularak davanın esasına ilişkin karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Gerçekten de; işin esası bakımından 5841 sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve 23.07.2011 tarihinde resmi gazetede yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu ve Anayasanın 153. maddesine göre iptal kararlarının geriye yürümeyeceği düşünülse de 10.3.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal kararlarının kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği ancak henüz kesin çözüme bağlanmamış uyuşmazlıkların iptal kapsamında değerlendirilmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Bu durumda “davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın” Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez. Zira kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer.Hal böyle olunca; işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre değerlendirilmesi, davanın kısmen veya tamamen kabulü halinde de, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasa hükümleri de gözetilerek taraf iddiaları doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması bakımından karar bozulmalıdır.Davacı Hazinenin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 12.3.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.