MAHKEMESİ : GEMLİK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/06/2011NUMARASI : 2010/846-2011/434Taraflar arasında görülen davada; Davacı, dava dışı babası H. A.’in, borcuna karşılık teminat olmak üzere kayden maliki olduğu, kat irtifakı kurulu, .. parselde yer alan mesken vasfındaki, .nolu bağımsız bölümü, tapuda satış göstermek suretiyle alacaklı-F.. T.’in kızı olan davalıya temlik ettiğini, 2007 tarihli anlaşmaya göre 55.000,00.-TL olan borcun 2 yıl içinde 75.000.00.-TL olarak ödenmesi halinde mülkiyetin iade edileceğinin kararlaştırıldığını, ödemelerin H.. S.. adlı kişi aracılığıyla yapıldığını, borcun tamamı ödendiği halde mülkiyetin iade edilmediğini, alacaklı Ferruz ve davalı hakkında nitelikli dolandırıcılık ve tefecilik eyleminden dolayı suç duyurusunda bulunduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptal tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı, iddiaların yersiz ve dayanaksız olduğunu, taşınmazı bedeli karşılığında iktisap ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; iddianın yazılı delille kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava;inançlı işleme dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece; davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; kayden davacıya ait çekişme konusu taşınmazın 18/05/2007 tarihinde davalı S..'a satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.Hemen belirtmelidir ki; dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre taraflar arasındaki çekişmenin teminat mukabili temlikten ( inançlı işlemden ) kaynaklandığı sabittir. Esasen bu yön mahkemenin de kabulündedir.Bilindiği üzere; bu tür iddiaların 05/02/1947 tarih, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca yazılı belge ile kanıtlanması gerekir. Yazılı belgenin bulunmaması halinde 6100 sayılı HMK'nun 202. maddesi uyarınca (1086 sayılı HUMK'nun 292. maddesi) mektup, banka dekontu vs.gibi yazılı delil başlangıcı sayılacak bir olgunun mevcudiyeti halinde iddianın her türlü delille ispatı olanaklı hale gelir.Yok eğer yazılı delil başlangıcı sayılacak bir bulgu da mevcut değilse, dayanılması halinde iddia sahibinin son başvuracağı çare karşı tarafa yemin teklif etme hakkıdır.Somut olaya yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde bakıldığında davacının yazılı bir belgesi bulunmadığı gibi dosya kapsamından yazılı delil başlangıcı sayılacak bir bulgunun da varolmadığı sabittir.Bu durum da; dava dilekçesinde "sair deliller" demek suretiyle yemin deliline de dayanıldığı öğreti ve yargısal uygulamalarla kabul edilmiştir. 05/02/1947 tarih, 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı ile "...nam-ı müstear davalarının yazılı delille kanıtlanabileceğine ...." ilişkin hükmü yemin deliline dayanılmasını engeller biçimde yorumlanamaz. Oysa eldeki davada davacıya bu olanak tanınmamıştır. Her ne kadar 6100 sayılı Yasanın 225. maddesinde (1086 sayılı Yasanın 345. maddesinde) "Kat-i yemin bir kimseye ancak zatından sadır olan bir fiil hakkında teklif olunabilirse de bir kimsenin bir şeyi bilmesi zatından sadır olan fiil olarak addolunacağı aynı Yasa hükmü gereği bulunduğundan" davalı Seyhan'a, davacının vakıaların oluşum tarzı ve sonuç olarak taşınmazı edinme sebebinin ortaya konulması açısından yemin teklif etme hakkının varlığı gözetilerek bu konuda davacıya imkan tanınması ve ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde bir karar verilmesi isabetli değildir. Davacının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.