MAHKEMESİ: ISPARTA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/05/2011NUMARASI : 2010/41-2011/142Taraflar arasında görülen davada;Davacı, .. ada .. parsel sayılı taşınmazdaki 4/10 hissesinin davalılar tarafından haksız biçimde kullanıldığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalı M..yönünden davanın kısmen kabulüne, diğer davalılar yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı ve davalılardan Mehmet tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava , çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davalılardan M.. yönünden davanın kısmen kabulüne; diğer davalılar bakımından açılan davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tapuda kargir apartman cinsiyle kayıtlı ve üzerinde zemin, bodrum ve birinci kattan oluşan bina bulunan .. ada ..parsel sayılı taşınmazın davacı banka ile davalılar A.., M.. ve T.. adlarına kayıtlı olduğu; binanın bir katının davalı M.. tarafından kullanıldığı, diğer katların boş vaziyette durduğu; bir başka ifadeyle M.. dışındaki diğer davalıların taşınmazı kullanmadıkları anlaşılmaktadır.Bu durumda, davacı bankanın temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.Davalı M..'in temyiz itirazlarına gelince; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine el atmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyo-ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere yönelen aşırı akım ve nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle oluşan hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler kurulduğu bir gerçektir. M.K.'nun 706, B.K.'nun 213, T.K.'nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz ise de, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması "ahde vefa" kuralının yanında M.K.'nun 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde pekçok kimse zarar görecek, toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki el atmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planı olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa, uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi M.K.'nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olayda; her nekadar davalı M..'in payı cebri icra suretiyle davacı bankaya geçmiş ise de; davalı olarak gösterilen ve dava tarihinden önce öldüğü saptanan T..'ın mirasçılarından biri de M..'tir. Dolayısıyla M.. taşınmazda ırsen paydaştır. Öte yandan, taşınmazda tüm paydaşları bağlayan fiili kullanma biçimi de oluşmuş değildir. Ayrıca, davalı M..'in kullandığı bölüm dışındaki bina bölümleri boş durmaktadır.Hal böyle olunca; davacının kullanabileceği yerlerin olduğu gözetilerek davalı Mehmet yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması isabetsizdir. Davalı M..'in, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile; hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.