Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 270 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 12142 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : İSTANBUL 17. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/04/2012NUMARASI : 2008/37-2012/171Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının kayden maliki olduğu arsa vasıflı 1089 parsel sayılı taşınmazını 22.05.2000 tarihinde davalı E..'a satış suretiyle devrettiği, daha sonra anılan taşınmazda kat mülkiyeti kurulduğu ve çekişme konusu 5, 6 ve 10 nolu meskenler davalı E.. adına kayıtlı iken 30.04.2007 tarihinde satış suretiyle diğer davalıya temlik ettiği, davalı firmanın bağımsız bölümleri işgal eden dava dışı Ş. B.., A.B.. ve S. G..isimli şahıslara noter kanalı ile 14.09.2007 tarihli ihtarnameler gönderdiği anlaşılmaktadır.Tanık olarak bilgisine başvurulan davalı E..'un annesi M. T..'ın; davacının 1086 parsel sayılı taşınmazını yapılacak binadan 3 dairenin kendisine verilmesi karşılığında müteahhitlik yapan davalı oğlu E..'a devrettiğini, yapılan binadan 3 adet dairenin 7-8 yıl önce davacıya teslim edildiğini, dairelerden birinde davacının, birinde oğlunun, birinde ise kiracısı S..'ın oturduğunu, oğlu E..'un işlerinin daha sonra ters gitmesi üzerine, çekişme konusu daireleri geri almak şartıyla diğer davalı şirkete devrettiğini, hatta daha sonra davacıya teslim edilen dairelerin iade edilmesi için dubleks bir dairesini davalı şirkete devrettiğini bildirdiği, bu beyanın davacının iddialarını doğruladığı görülmektedir.Dosya arasına alınan kayıtlardan tanık M..'e ait kat irtifakı kurulu 9 nolu dubleks konutun davalı şirketin yetkilisi olan S. A..'a 07.11.2007 tarihinde satış suretiyle devredilmiş olduğunun tespit edilmiş olması karşısında, anılan kaydın da tanık M..'in beyanları ile örtüştüğü, yine dava konusu dairelerden birinde oturan tanık S.G..'ün de, 2002 yılından beri davacının kiracısı olduğunu, diğer dava konusu daireleri de aynı tarihten beri davacının kullandığını ifade ettiği, öte yandan davalı tanığı olarak ifadesine başvurulan ve davalı E..'un da yanında kalfa olarak çalıştığını belirten tanık A..'in; davalı şirket ile kendisini E..'un tanıştırdığı, onlarla ufak tefek işler yaptığı yönündeki anlatımı ile, davalı şirketin taşınmazların satışına karşılık verildiğini savunduğu çek tutarlarının keşide tarihlerinin farklı olup, vadelere yayıldığı, tutarlarının 2000.-TL ile 10.000.-TL arasında değiştiği gözetildiğinde, davalılar arasında iş ilişkinin bulunduğu açıktır. Bu olgular karşısında davacıya ait taşınmazın daire karşılığı davalı E..'a devredildiği ve taşınmaz üzerine bina yapıldıktan sonra bu anlaşma gereğince çekişme konusu bağımsız bölümlerin davacıya teslim edildiği ve 2002 yılından beri davacı tarafından kullanıldığı, davalı E..'un sıkıntıya girmesi üzerine taşınmazların sicil kayıtlarının kendi üzerinden bulunmasından yararlanarak çekişme konusu bölümleri diğer davalıya devrettiği, davalı firmanın da bu durumu bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda olup TMK'nun 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacağı anlaşılmaktadır. Öte yandan; bilindiği üzere, Anayasa'da aranan hak arama özgürlüğünün kullanılabilmesi ve adil yargılama hakkının unsurlarından olan, taraflar arasında silahların eşitliği ilkesinin hayata geçirilebilmesi için gerekli yargılama giderlerini ödemede sıkıntıya düşecek veya ödeyemeyecek durumda bulunan kişilere, her türlü mali ve hukuki korunma taleplerinde kolaylık sağlanması, sosyal hukuk devletinin ilkelerinden olup, bu gereğin yerine getirilebilmesi de adli yardım ile mümkündür. Bu nedenle adli yardım müessesesi 1086 sayılı HUMK'nun 465 ila 472 maddeleri ile 6100 sayılı HMK'nın 334 ila 340. maddeleri arasında düzenlenmiştir.Dosya kapsamına göre somut olayda, davacı taraf adli yardım talebinde bulunarak muhtarlıktan aldığı fakirlik belgesini ibraz ettiği ve yaptırılan zabıta araştırması neticesinde davacının gelirinin ve malvarlığının bulunmadığı, yaşından dolayı çalışamadığının saptandığı ve yasal şartların gerçekleştiğinin anlaşılmasına karşın adli yardım talebinin reddedilmiş olması da yerinde değildir.Hal böyle olunca; davacının adli yardım talebinin de kabul edilerek, yukarıda açıklanan gerekçeler gözetilmek suretiyle işin esası yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 17.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.