Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2698 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 14695 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ -TESCİL-TENKİSTaraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil olmazsa tenkis davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptal ve tescil isteminin reddine, tenkis isteminin kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...' ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.-KARAR- Asıl ve birleşen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istemine ilişkindir.Davacı, asıl davada; davalı ...' in annesi olduğunu, murisi ...' in 1791 parsel sayılı taşınmazı 12/12/1983 tarihinde satış, 5407 parsel sayılı taşınmazı 29/6/1994 tarihinde rücu şartı ile bağış suretiyle davalıya temlik ettiğini, 1791 parsel sayılı taşınmazın temlikinin muvazaalı olduğunu, murisin mal satmaya ihtiyacı bulunmadığı gibi, davalının taşınmazı satın alacak maddi gücünün olmadığını, 5407 parsel sayılı taşınmazın temliki ile saklı payının ihlal edildiğini, 1791 parsel sayılı taşınmazın davalı tarafından satıldığını, murisin ilk eşinden olma kızı ...' ın aynı hususlarda açtığı davanın kabulüne karar verildiğini ileri sürerek, 1791 parsel sayılı taşınmaz bakımından iptal-tescil 5407 parsel sayılı taşınmaz yönünden saklı payını aşan kısımın tenkisini, birleşen davada da; muris ...' in 1791 parsel sayılı taşınmazı 12/12/1983 tarihinde ...' na sattığını, işlemin muvazaalı olduğu, dava devam ederken dava konusu taşınmazın davalıların murisi ...' ye satış suretiyle devredildiğini ileri sürerek, yargılamanın asıl dosya ile birleştirilerek birlikte yapılmasını, 1791 parsel sayılı taşınmazın satış işleminin iptalini, taşınmazın değerinin tespit edilip, tenkis hesabı yapılarak bedelin davalılardan tahsilini istemiştir. Davalı ..., 1791 parsel sayılı taşınmazın murisin borçlarının ödenmesi amacıyla satıldığını bedeli ile borçların ödendiğini, taşınmazın değerinin daha önce mahkemece 35.000,00 TL olarak belirlendiğini, murisin toplam 4 çocuğu olduğunu, bu hesaba göre her birine 9.000,00 TL. isabet edeceğini, davacı ev alırken, satıştan elde edilen para ile kendisine maddi yardım yapıldığını, 5407 parsel sayılı taşınmazın halen paydaşı olduğunu, 1791 parsel sayılı taşınmazdan istekte bulunmaması kaydıyla, davacıya miras payı oranında pay vermeyi kabul ettiğini belirtmiş, yargılamanın devamı esnasında davanın reddini savunmuştur.Birleşen dosya davalıları (... mirasçıları) ..., ... ve ..., 1791 parsel sayılı taşınmazın murisleri ... tarafından bedeli karşılığı alındığını, ...' nin 2010 yılında ölene kadar taşınmazda oturduğunu, satışın gerçek olduğunu belirtip, davanın reddini istemişlerdir.Mahkemece; birleşen dosya davalılarının murisi olan ...' ye yapılan temlikin muvazaalı olmadığı, muris ... tarafından davalı ...' e yapılan temlikler ile davacının saklı payının zedelendiği gerekçesiyle, tapu iptali ve tescil isteğinin reddine, tenkis isteğinin kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...' nin, muris ... ile davalı ...' in kızı olduğu, 1791 parsel sayılı taşınmazın, 2005 yılında ölen muris ... tarafından 12/12/1983 tarihinde eşi davalı ...' e satış suretiyle temlik edildiği, dosyada tanık sıfatıyla dinlenen murisin ilk eşinden olma kızı ... tarafından açılan, davalı ...' in davayı kabul beyanı bulunan, temyiz edilmeksizin 14/5/2008 tarihinde kesinleşen, ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/134 Esas, 2008/25 Karar sayılı kararı ile tapu kaydının iptaline karar verilip, taşınmazın 13/16 payının ..., 3/16 payının ... adına tescil edildiği, ... ve ...' ın taşınmazı 24/11/2010 tarihinde davalı ...' ye satış suretiyle temlik ettikleri, ...' nin 2010 tarihinde öldüğü, diğer davalılar ..., ..., ..., ... ve ...' in ...' nin mirasçısı oldukları, dava konusu 5407 parsel sayılı taşınmazın muris ... tarafından 29/6/1994 tarihinde bağış suretiyle davalı ...' e temlik edildiği, yukarıda bahsi geçen ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/134 Esas, 2008/25 Karar sayılı kararı ile tapu kaydının iptaline karar verilip, taşınmazın 6464/7464 payının ..., 1000/7464 payının ... adına tescil edildiği ve halen adlarına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.Tüm bu açıklamalar karşısında, ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/134 esas sayılı dosyada davalı ...' in davayı kabulü nedeniyle artık, 1791 parsel sayılı taşınmaz bakımından adı geçen davalıya yapılan temlikin muvazaalı olduğu kesinlik kazanmış olup, eldeki davada üzerinde durulması gerekli husus, halen 1791 parsel sayılı taşınmazın kayıt maliki olan ölü ...' nin iyiniyetli olup, olmadığı noktasında toplanmaktadır. Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK'nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.Ne var ki, iyiniyet konusunda bir araştırma yapılmış değildir.Somut olaya gelince; ...' nin iyiniyetli olmadığının saptanması halinde 1791 parsel sayılı taşınmaz bakımından tapu iptal ve tescil isteminin kabul edilmesi gerektiği açıktır.Öte yandan, bağış suretiyle temlik edilen 5407 parsel sayılı taşınmaz bakımından, tenkis davası açmak için belirlenen 1 yıllık hakdüşürücü süre geçirilmiş ise de, temyiz edenin sıfatına göre bu yön bozma nedeni yapılmamıştır. Hâl böyle olunca; 1791 parsel sayılı taşınmazın son kayıt maliki ...' nin, iyiniyetli olup olmadığı yönünden yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak tarafların delillerinin eksiksiz toplanması, tanıkların dinlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, değinilen yön üzerinde durulmaksızın eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Asıl ve birleşen davada davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.