MAHKEMESİ: BALA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 27/04/2006NUMARASI: 1996/349-86Taraflar arasında görülen davada;Davacı,maliki olduğu .. parça taşınmazın sahte vekaletname ile davalı M..e satıldığını,ondan da kısa süre içerisinde durumu bilen konumundaki davalı Ş..a satış suretiyle geçirildiğini,işlemlerin yok hükmünde olduğunu ileri sürerek tapu iptal-tescil isteğinde bulunmuştur.Davalı Ş...iyiniyetli 3. kişi olduğunu,tapu kayıtlarına güvenerek taşınmazları satın aldığını bildirip davanın reddini savunmuştur.Davalı T.., işlemlerden haberi olmadığını bildirmiştir.Diğer davalılar yanıt vermemişlerdir.Mahkemece,temliki işlemlerin yolsuz tescil nedeniyle geçersiz olduğu gerekçesiyle davalı Ş..yönünden davanın kabulüne,diğer davalılar yönünden davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davalı Ş... Ö.. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi.raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, sahtecilik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal,tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece,davanın davalı Ş...yönünden kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden,toplanan delillerden,kayden davacıya ait .. parça taşınmazın sahte vekaletname ile davalı M.. danışıklı olarak geçirildiği,bu kişinin de taşınmazları davalı Ş...a sattığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, davada son kayıt maliki Ş.. ikinci el durumunda olup iyiniyetli olduğunun anlaşılması halinde ediniminin Türk Medeni Kanunun 1023. maddesi gereğince korunacağı açıktır.Ne var ki, mahkemece bu yönde yeterli bir inceleme, araştırma yapılmış değildir.Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiş tir.Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır.İşte bu nedenle Devlet,nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde,huzur ve güveni koruma,toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir. Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde davalı Ş..'un taşınmazı edinmesinde iyiniyetli olup olmadığının araştırılması,sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davalı Ş...'in bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,15.3.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.