MAHKEMESİ : KARS 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 16/06/2011NUMARASI : 2011/172-2011/380Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakanları A.. B.. adına tapuda kayıtlı olan .. parsel sayılı taşınmazda davalı ile iştirak halinde malik olduklarını, davalının taşınmaza ev yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, el atmanın önlenmesi ve yıkım isteminde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, dava konusu taşınmaz hakkında ortaklığın giderilmesi davası açılmış olup,dava açmakta davacının hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden toplanan delillerden; çekişme konusu .. parsel sayılı taşınmazın Aşır Balaban adına tapuda kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Davacı, taşınmazın kayıt maliki A..'ın kendisi ve davalının miras bırakanı olup, davalı ile taşınmazda iştirak halinde malik olduklarını, davalının taşınmaza ev yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Hemen belirtilmelidir ki el birliği mülkiyetinin var olduğu hallerde tereke ortaklarının birbirlerine karşı açtıkları davalarda paylı mülkiyet hükümlerinin gözetilmek suretiyle çekişmenin çözümleneceği tartışmasızdır.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine el atmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı el atmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2.maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki el atmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; Mahkemece dava konusu taşınmazla ilgili olarak ortaklığın giderilmesi davası açıldığından bahisle davacının hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; ortaklığın giderilmesi davasının açılmış olması eldeki davanın görülmesine engel teşkil etmemektedir. Öte yandan ortaklığın giderilmesi davası sonuçlanmış ve taşınmaz 3. kişi adına tescil edilmişse, o takdirde davacının aktif dava ehliyetinin kalmayacağı da kuşkusuzdur. Keza, davacı taşınmazda davalı ile iştirak halinde malik olduklarını belirtmiş olup, tapu kayıt maliki Aşır Balaban ile tarafların bağlantılarını belirleyen mirasçılık belgeleri de dosyada bulunmamaktadır.Hal böyle olunca; yukarıdaki ilke ve olgulara göre gerekli araştırmanın yapılması; taraf delillerin toplanması, tapu kayıt maliki A.. B..ile taraflar arasındaki bağlantının kurulması ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.3.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.