MAHKEMESİ : MALATYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/05/2012NUMARASI : 2010/171-2012/241Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı HUMY'nın 388, 6100 sayılı HMK'nın 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 1086 sayılı HUMY'nın 389., yine 6100 sayılı HMK.'nın 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne var ki, uygulamada 1086 sayılı HUMY'nın 381.maddesinin son fıkrasının 6100 sayılı HMK.'nın 294. maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Somut olayda, Mahkemece, kısa kararda; “ Davanın kabulü ile, Malatya İli, Merkez ... Köyü sınırlarında kain, 115 parsel sayılı taşınmaza ait tapu kaydının iptali ile; 1/40 hisse oranıyla davacı Abdullah oğlu, 1976 doğumlu A. K.. adına, 1/40 hisse oranıyla davacı A.. oğlu, 1978 doğumlu M. K.. adına, 38/40 hisse oranıyla davalı S.. oğlu, 1960 doğumlu C. D.. adına tapuya kayıt ve Tesciline ” şeklinde hüküm kurulduğu halde, gerekçeli kararda bu hükme ilave olarak " Yapılacak tescilin tapu kaydına, 59/2400 hisse oranı şeklinde davacı A..oğlu A.K..adına, 59/2400 hisse oranı şeklinde davacı A.. oğlu M.. K.. adına, 2242/2400 hisse oranı şeklinde davalı S.. oğlu C.D.. adına ve 40/2400 hisse oranı şeklinde dava dışı H.. oğlu M.. D.. adına Tescil edilmesine " ibaresinin eklenerek değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Davalı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.