Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2628 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 14281 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ: GÖLBAŞI(ANKARA) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/10/2011NUMARASI : 2009/870-2011/747Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki olduğu ..ve ..parsel sayılı taşınmazlara komşu parsel maliki davalının taşkın bina yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteğinde bulunmuş, yargılama aşamasında taşkın kısmın bedeli karşılığı davalı adına tesciline karar verilmesi yönünde davasını ıslah etmiştir.Davalı, taşınmazı mevcut haliyle satın aldığını, davacının herhangi bir itirazının bulunmadığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, kayden davacıya ait ..ve ..parsel sayılı taşınmazlara davanın taşkın bina yapmak suretiyle müdahale ettiği, yıkımın fahiş zarar doğuracağı gerekçeleriyle davacının ıslah talebi doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım, ecrimisil ve temliken tescil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, temliken tescil ve ecrimisil isteklerinin kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu ..parsel sayılı taşınmazın tamamı ile ..parseldeki bir kısım bağımsız bölümlerin kayden davacıya ait olduğu, komşu 16 parsel sayılı taşınmazın da davalıya ait olduğunun savunulduğu, davacının elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteği ile eldeki davayı açtığı, yargılama aşamasında da taşkın olan kısmın bedeli karşılığı davalı adına tescili yönünde ıslahta bulunduğu, mahkemece de bu istek benimsenerek, keşif sonucu, alınan bilirkişi rapor ve aplikasyon krokisi esas alınmak suretiyle temliken tescil ve ecrimisil isteğinin kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; taşkın yapılarda, sosyal ve ekonomik bir değeri yok etmemek ve yapının bütünlüğünü korumak amacıyla yasa koyucu Medeni Kanunun 722, 723, 724. maddelerinde öngörülenlerden daha değişik ilkelere ihtiyaç duymuş bu nedenle 725. madde hükmünü getirmek zorunda kalmıştır. Söz konusu maddeye göre “ Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmazın bütünleyici parçası olur.”Böyle bir irtifak hakkı yoksa, zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyi niyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir. Görüldüğü üzere taşkın yapının korunmasındaki bireysel ve kamusal yarar nedeniyle Medeni Kanunun 684, 718, 722. maddelerinde kabul edilen "üst toprağa bağlıdır" kuralına ayrıcalık getirilmiş taşkın yapı malikinin komşu taşınmazda inşaat veya irtifak hakkı gibi ayni bir hakkının bulunması halinde taşan kısım, taşılan taşınmazın değil, ana yapının bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası ( mütemmim cüz’ü ) sayılmış, tecavüz edilen kısım üzerinde yapı maliki yararına irtifak hakkı tanınmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki taşkın yapıdan inşaat ve imalattan kasıt, taşınmaza sıkı ve devamlı surette bağlı olan esaslı yapılardır. Diğer bir söyleyişle taşan yapının tamamlayıcı parça ( mütemmim cüz ) niteliğinde olması gerekir. Onun, taşınmazın altında veya üstünde yapılması zeminde veya üstten sınırı aşması, arasında madde hükmünü uygulaması açısından hiçbir fark yoktur.Medeni Kanunun 725. maddesinin uygulanabilmesini haklı gösterecek en önemli koşul yapı malikinin iyiniyetli olmasıdır. Bu maddede iyi niyetin tanımı yapılmamışsa da aynı kanunun 3. maddesinde hükme bağlanan subjektif iyiniyet olduğunda kuşku yoktur. Yapı malikinin kendinden beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşın, sınırı aştığını bilmesi veya bilecek durumda olmaması yahut sınırı aşmasında yasa korunabilecek bir nedenin bulunması onun iyiniyetini gösterir. Yapı yapın kişinin iyi niyetli olmaması aşırı zarar bulunup bulunmadığına bakılmaksızın taşan kısmın yıkılması sonucunu doğuracağından iyiniyet üzerinde önemli durulmalı, olaylar, karineler, tüm taraf delilleri bir arada özenle değerlendirilmelidir. Kural olarak iyiniyetin isbatı 14.2.1951 tarih 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca taşkın yapı malikine ait ise de iyiniyet sav ve savunması def'i olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulmalıdır.Ancak, komşu taşınmaz malikinin veya o taşınmazda mülkiyetten başka ayni hak sahibi olup ta zarar gören kimselerin taşınmaza elatıldığını öğrendikleri tarihten itibaren 15 gün içerisinde itiraz etmeleri, yapı malikinin iyiniyetli sayılması olanağını ortadan kaldırır. İtiraz hiçbir şekle bağlı değildir. Yapının ilerlemesini zararın büyümesini önlemek için konan bu sürenin başlangıcını objektif olarak saptamak, yapının görünebilir hale gelme tarihinden başlatmak, taşırılan taşınmaz malikinin öğrenmesine engel olan subjektif (öznel) nedenleri dikkate almamak gerekir. Aksine düşünce bu yöndeki yasa koyucunun amacını ortadan kaldırır. (Durum ve koşulların haklı göstermesi) şeklinde açıklanan ikinci koşuldan ise imar durumuna göre ifrazın mümkün olması, ifraz halinde arsa malikinin uğrayacağı zarar ile taşkın yapı malikinin elde edeceği yarar arasında aşırı bir farkın bulunmaması, gibi hususlar anlaşılmalıdır. Bu iki koşulun varlığı halinde taşkın yapı maliki uygun bir bedel ödeyeceğini bildirerek açacağı yenilik doğurucu nitelikteki temliken tescil davası ile taşkın kısmın mülkiyetini veya üzerine bir irtifak hakkı kurulmasını isteyebilir. Ayrıca, iyiniyet savunmasının yukarda açıklanan niteliği dikkate alınıp, bu savunma içerisinde temliken tescil isteğinin de bulunduğu kabul edilerek, tescil talebi, ayrı bir davaya gerek olmaksızın açılan davada savunma yoluyla da ileri sürülebilir. Esasen bu kuralın uyuşmazlıkların en kısa sürede sağlıklı biçimde çözümlenmesi ve dava ekonomisi yönünden büyük yarar sağlayacağı da kuşkusuzdur. Her davada hakim muhik tazminat (uygun bedel) olarak salt temlik edilecek arsanın bedelini değil, gerektiğinde taşınmazının bir kısmını terk etmek zorunda kalan malikin özverisini düşünerek uzman bilirkişiden dava tarihine göre devredilen arsa bedeli yanında, geride kalan kısmın uğradığı değer kaybı varsa taşınmaz malikinin öteki zararları gibi konularda da rapor almak suretiyle Medeni Kanunun 4, Borçlar Kanunun 42. maddeleri uyarınca ve aynı zamanda sebepsiz zenginleşmeyi de önleyecek biçimde en uygun bedeli tayin ve takdir etmeli, bu bedel karşılığında tecavüzün şekline, taşkın yapının ve taşınmazların niteliğine göre, taşılan yerin mülkiyetinin devrine veya üzerinde irtifak hakkı kurulmasına karar vermelidirÖte yandan taşkın yapı ile iki komşu taşınmaz fiilen birleşmekte, iktisadi bir bütün oluşturmaktadır. Olayın bu özelliği itibariyle taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa kabul edildiği üzere taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Bu durumda taşınmazların miras yoluyla veya temliken intikal etmesi halinde yeni maliklerde maddede belirtilen haklardan yararlanabildikleri gibi borçlardan da sorumlu tutulurlar. Somut olaya gelince; davalı savunmasında kendisine ait olduğunu ileri sürdüğü, 16 parsel sayılı taşınmazda bulunan binanın, mahkemece yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporuna göre, 17 metre karelik kısmının davacının paydaşı olduğu .. parsel ile tamamına malik olduğu 18 parsel sayılı taşınmazlara taşkın olduğu, yıkımın fahiş zarar doğuracağı gözetilerek, davacı tarafından ıslah suretiyle talep edilen temliken tescile karar verilmiş ise de, temliken tescil isteği yönünden hükme yeterli inceleme ve araştırma yapıldığını söyleme imkanı bulunmamaktadır.Hal böyle olunca, öncelikle davalının malik olduğu 16 parsel sayılı taşınmazın çap kayıtlarının getirtilmesi, başka paydaş bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, ondan sonra taşkınlığın bulunduğu 17 metre karelik bölümün ifrazının mümkün olup olmadığı yönünde yukarda belirtilen ilkeler doğrultusunda gerekli incelemeler yapılarak imar durumuna göre ifrazın mümkün olup olmadığının tereddüde mahal bırakmayacak şekilde belirlenmesi, imar durumuna göre ifrazı mümkün değil ise elatmanın önlenmesi yıkım isteğinin kabulüne karar verilmesi, ifraz mümkün ise, kısmen tapusu iptal edilecek .. parsel sayılı taşınmazın dava dışı paydaşlarının da davada yer almalarının sağlanması ondan sonra temliken tescil isteği yönünde bir karar verilmesi gerekirken bu istek yönünden yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Diğer taraftan, ecrimisil isteği yönünden de taşkın binanın 1981 yılında yapıldığı ve bu süreden dava tarihine kadar davacı tarafından bir itirazda bulunulmadığı, bu durumda uzun süre ses çıkarmamakla kullanıma muvafakat edildiği gözetilerek ecrimisil isteğinin reddi yönünde karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması da isabetli değildir.Davalının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.