Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 2628 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 1029 - Esas Yıl 2010
MAHKEMESİ : EYÜP 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 02/02/2009NUMARASI : 2006/207-2009/30Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, davalılar ile birlikte iştirak halinde malik oldukları 296 ada 25 parsel sayılı taşınmazdaki 9 ve 10 nolu bağımsız bölümlerin tamamının mirasbırakanlarının ölümünden itibaren davalılar tarafından işgal ve istifade edildiğini ileri sürüp elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemişlerdir. Davalılar, 10 nolu bağımsız bölümde O.ve Ş.in ikamet ettiklerini, ecrimisil istenebilmesi için intifadan men koşulunu gerçekleşmediğini, 9 nolu bağımsız bölümün hiç kimse tarafından kullanılmadan kapısının kapalı bir şekilde bulunduğunu, S.'ın uzun süre önce evlenerek taşınmazdan ayrıldığını bildirip davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalıların davacıların da iştiraken maliki oldukları 10 nolu bağımsız bölümü kullandıklarının sabit olduğu gerekçesiyle anılan taşınmaz yönünden elatmanın önlenmesi davasının kabulüne, 9 nolu bağımsız bölüme elatmanın önlenmesi isteği ve ecrimisil isteklerinin reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar ve davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ....raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 296 ada 25 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 10 nolu bağımsız bölümün tarafların mirasbırakanı Zühre, 9 nolu bağımsız bölümün ise yine tarafların mirasbırakanı E... adlarına tapuda kayıtlı olduğu, mesken vasfındaki 10 nolu bağımsız bölümün tamamen davalıların tasarrufunda bulunduğu, davacıların bu taşınmazda kullandığı bir bölümünün mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.Davacılar, çekişmeli taşınmazlardan yararlanamadıklarını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır. Bu durumda taraflar arasındaki çekişmenin Türk Medeni Kanununun paylı mülkiyet hükümleri uygulanmak suretiyle çözüme kavuşturulacağı kuşkusuzdur.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Somut olaya gelince; dava konusu edilen 9 nolu bağımsız bölümü davalıların tasarruf ettikleri kanıtlanamadığına göre bu bölüm yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.Ancak, davalıların 10 nolu bağımsız bölümde davacılarla birlikte irsen paydaş oldukları ve davacılar yönünden intifadan men olgusunun da gerçekleştiği anlaşıldığına göre pay oranında elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken mutlak şekilde elatmanın önlenmesine karar verilmesi doğru değildir. Öte yandan,10 nolu bağımsız bölümü davacıların muvafakatı ile bugüne kadar kullanan davalılar açısından ortaklığın giderilmesi davası açıldığı tarihte muvafakat geri alınmış sayılacağına göre bu tarihten eldeki dava tarihine kadar ki dönem için ecrimisile hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de isabetsizdir.Tarafların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.