MAHKEMESİ : NİKSAR SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/06/2011NUMARASI : 2010/787-2011/454Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakan babaları V.. Ü..'ın maliki olduğu .. parsel sayılı taşınmazını mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla davalı torunu D..'a ölünceye kadar bakım akti ile muvazaalı temlik ettiğini. D..'un da taşınmazı diğer davalı olan kardeşine danışıklı olarak satış suretiyle devrettiğini ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.Davalılar, iddiaların yersiz olduğunu, bakım görevinin yerine getirildiğini bildirip davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, temliki işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, tarafların miras bırakanı V.. Ü..’ın maliki olduğu .. parsel sayılı taşınmazını davalı torunu D..’a 31.10.1990 tarihli akitle ölünceye kadar bakım koşuluyla temlik ettiği, D..’un da 11.12.1995 tarihinde diğer davalı kardeşine satış suretiyle devrettiği, davacıların temliki işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtıkları görülmektedir.Bilindiği üzere, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlu suda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer(B.K.m.5l4). Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması, ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir. Somut olayda, dava konusu taşınmazın 1990 yılında ölünceye kadar bakıp gözetme koşulu ile temlik edildiği, miras bırakanın 2008 yılında öldüğü, sağlığında bakım görevinin yerine getirilmediğine dair bir iddiada bulunmadığı ve dava açmadığı, davalıların murisin ölümünden 10 yıl kadar önce İstanbul’a taşındıkları, bu tarihe kadar murisle birlikte yaşadıkları, İstanbul’a gittikten sonrada murisle ilişkileri kesmedikleri yanlarına almak istedikleri, murisin kendi isteği ile köyde kaldığı, ayrıca tanık anlatımlarına ve zabıta araştırmasına göre, temlik dışı mallarının da olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olduğunun, tereddüde mahal vermeyecek şekilde belirlendiğini söyleme olanağı bulunmamaktadır. O halde, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildirDavalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 8.3.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.