Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2612 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 1250 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 09/11/2006NUMARASI: 2005/174-264Taraflar arasında görülen davada; Birleşen davalar ile davacılar; miras bırakanları T.D.'ın . parsel sayılı taşınmazdaki .nolu bağımsız bölümü mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalıya satış göstermek suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek tapunun payları oranında iptal ve tescilini istemişlerdir.Davalı; davacıların miras bırakanını 1999'dan beri tanıdığını 1999-2003 yılları arası hastane ve tedavi giderleri nedeniyle maddi destekte bulunduğunu, bedeli ile satın aldığını bildirip, reddini savunmuştur.Mahkemece, davacılar, iddiası sabit görülmeyerek davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 13/3/2007 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vs.vekili Avukat .....ile temyiz edilen vekili Avukat ....geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi...tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü : -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden toplanan delillerden, çekişme konusu ..ada .. parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölümün davacıların miras bırakanı T...D...D..adına kayıtlı iken 17.1.2005 tarihinde 34.000 YTL.bedelle davalı A..A..E..e satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.Davacılar, yapılan bu temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; miras bırakanın birlikte yaşadığı davalıya, çekişmeli taşınmazı temlik ettiği, oysa, murisin mal satmaya ihtiyacı bulunmadığı gibi, taşınmazın gerçek değeri ile temlik değeri arasında aşırı fark olduğu dinlenen tanık beyanları ve dosya kapsamı ile sabittir.Belirlenen bu olgular, yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın yaptığı temlikin gerçek satış olmayıp, muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 500.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 13.3.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.