Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2577 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 14148 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/06/2012NUMARASI : 2011/97-2012/230Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden paydaşı olduğu 80 parsel sayılı taşınmazda bulunan giriş kattaki dükkanı 20 senedir davalıların haklı ve geçerli bir nedenleri olmaksızın kullandıklarını ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir.Davalılar, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacının kayden paydaş olduğu taşınmaza davalıların haklı ve geçerli bir neden olmaksızın elattığının keşfen sabit olduğu gerekçesiyle elatmanın önlenmesi ve ecrimisile karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.Mahkemece , davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların dava konusu taşınmazda paydaş oldukları, çekişmeli dükkan nitelikli taşınmazın davalının tasarrufunda olduğu, davacının kullanabileceği yerin bulunmadığı görülmektedir. Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olayda;Hükme yeterli düzeyde bir araştırma yapıldığını söyleme imkanı yoktur.Hal böyle olunca yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırma yapılması, yanların bildirecekleri delillerin toplanması, toplanan deliller birlikte değerlendirilerek, davacı ile paydaş olan davalı arasında fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının açıklığa kavuşturulması, davacı dava dilekçesinde çekişmeli dükkanın 20 yıldır davalı tarafından kullanıldığını bildirmiş olup, taşınmaz paylı mülkiyet olmasına rağmen 20 yıldır neden davalı tarafından kullanıldığının belirlenmesi, fiili kullanma biçimi oluştu ise buna değer verilmesi, aksi taktirde müşterek mülkiyet hükümlerinin uygulanması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.