MAHKEMESİ : KADIKÖY 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/10/2009NUMARASI : 2007/75-2009/269Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakanları H..’nin maliki olduğu 9 parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölümü, davalılara ölünceye kadar bakma akdi ile temlik ettiğini, temlikin saklı paylarına tecavüz ettiğini ileri sürerek saklı payın tesciline ve tenkise karar verilmesini istemişlerdir. Davalı, ölünceye kadar bakma akdinin ivazlı akitlerden olması nedeniyle tenkisinin istenemeyeceğini, murisin bakıma muhtaç olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, murisin tek malvarlığını saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla davalılara temlik ettiği gerekçesiyle tenkise karar verilmiştir. Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların miras bırakanı 2007 yılında ölen Hasibe’nin maliki olduğu 4 nolu bağımsız bölümü 1/2'şer paylarla kızları G.ve B.e ölünceye kadar bakım akdi ile temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacılar, ayrı ayrı açtıkları ve birleşen davalarında, miras bırakanın davalılara yapmış olduğu temlikin muvazaalı olduğunu ve saklı paylarını bertaraf etmek amacıyla gerçekleştirildiğini ileri sürerek tenkis isteğinde bulunmuşlardır.Miras bırakanın maliki olduğu tek taşınmazını elden çıkartması hayatın olağan akışına aykırı düştüğü, kaldı ki kendisi İstanbul’da ikamet ettiği halde, davalı G.’in Yalova’a, B.’in ise Antalya’da ikamet ettiği, bu haliyle esasen bakım borcunun yerine getirilmesine de olanak bulunmadığı gözetildiğinde temlikin muvazaalı olduğu kabul edilmelidir. Nitekim bu husus mahkemenin de kabulündedir. Öyleyse, davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine,Ne var ki, mahkemece tenkis hususunda yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Bilindiği üzere, Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür.Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin üç aylık iaşe, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belilenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1,2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirascılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeleri kapsar şekilde araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedene hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.