Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2560 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 1282 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : KDZ.EREĞLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/10/2009NUMARASI : 2008/167-2009/462Taraflar arasında görülen davada;Davacı, okuma yazma bilmediğini, Noterlik Kanunu’na aykırı olarak düzenlenen vekaletname ile, davalı H.nın 78 ada 7 parsel sayılı taşınmazdaki payını, eşi olan diğer davalı İbrahim’e satış suretiyle temlik ettiğini, vekaletnamenin geçersiz olduğunu, ayrıca vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek çekişme konusu taşınmazdaki payının 21.02.2008 tarihli satışının iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalılar, vekaletnamenin sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini, ayrıca davalı H.yönünden de husumet nedeniyle reddi gerektiğini savunmuşlardır.Mahkemece, toplanan delillere göre davacının okuma yazma bilmediği kanaatine ulaşıldığı gerekçesiyle davacıya ait payın satış işleminin iptaline, davalı H.yönünden ise husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi .. raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, temlik edilen taşınmaz payı ile ilgili satışın iptali isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacı A.O.’ın davalılardan H.’yı 24.08.1998 tarihinde satış yetkisini de içerir şekilde vekil tayin ettiği, H.’nın da 7 parsel sayılı taşınmazdaki davacıya ait 300/720 payı, 21.02.2008 tarihinde kocası olan davalı İ.’e satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, tapu sicilinin tutulması bir takım prensiplere bağlıdır. Bunlardan ilki tescil, ikincisi sicilin güvenilirliği (aleniliği), üçüncüsü Hazine’nin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebin bulunması, başka bir ifade ile sicilin illetten mücerret olmamasıdır. Dosyadaki istek, satışın iptali şeklindedir. Satışın iptali halinde, taşınmaza ilişkin sicil kaydının mesnedi olan hukuki işlem iptal edilmiş olacağı sebebiyle, sicil TMK’nun 1025. maddesinde öngörüldüğü üzere yolsuz tescil durumuna düşecektir. Oysa, davada ileri sürülen iddia gözetildiğinde, akdin tefsirinin iddia içeriğine ve olaya uygun olarak yapılması gerekir. HUMK’nun 76. maddesi hükmü uyarınca, olayları bildirmek taraflara, hukuki niteleme yaparak, ona uygulanacak kanun hükmünü tespit edip, tatbik etmek Hakime aittir.Öyleyse, somut olayda davacının, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını iddia ederek taşınmazın sicil kaydının eski hale dönmesini istediği açıktır. Buna göre, “satışın iptali” şeklindeki isteği tapunun iptali olarak değerlendirmek gerekir.Hemen belirtmek gerekir ki; tapu kaydına (zilyetliğe) dayanılarak açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmaktan ibarettir. Değişik anlatımla sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama, devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği-dolu pafta sistemi –genel ilke ile bağdaşmaz. Ne varki, davacı iptal değil, sadece tescil isteğinde bulunmuş ise Yargıtayın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarına göre, tescil isteği tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığı gözetilerek davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek yoktur. (YHGK 11.11.1983 Tarih, 981/8-80 Esas, 983/1162 Sayılı Kararı.)Hal böyle olunca, öncelikle davacıya, tescil davası açması hususunda olanak tanınması, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi, ondan sonra işin esası bakımından bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir. Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan gerekçe ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma gerekçesine göre hükmün sair yönlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 8.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.