MAHKEMESİ : ULUKIŞLA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/02/2007NUMARASI : 2004/213-2007/31Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları A...intikal eden taşınmazlarda iştirak halindeki payların müşterek mülkiyete çevrilmesi için davalı Ş...vekil ettiklerini, davalıların tescil ve taksim işleri için satış yetkisi içeren 2. bir vekaletname gerektiğini beyan etmeleri üzerine satış yetkisi içeren vekalet ile davalıların iradelerine aykırı biçimde 69 ada 19 parsel sayılı taşınmazları adlarına tescil ettiklerini çekişmeli 3 ayrı taşınmazıda dava dışı 3.kişilere satış suretiyle temlik ettiklerini ileri sürerek, tapuların iptal ve tescilini olmadığı takdirde bedeli ile kira gelirlerine ve manevi tazminata karar verilmesini istemişlerdir.Davalı Ş...çekişmeli taşınmazların temlikinin davacıların iradeleri doğrultusunda yapıldığını, vekalet aktinin kötüye kullanılmadığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.Davalı A..O.. 7.10.2004 tarihli oturumda davayı kabul ettiğini imzası ile beyan etmiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar, davacılar ve davalı Ş...Ö....tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ....raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil ve alacak ve tazminat isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; muris A... Ö...4.4.1997 tarihinde ölümü ile davacılar ve davalı A..O....mirasçı kaldıkları, dava konusu 123 ada 7 ve 18 parsel sayılı taşınmazların davalı A.. O...bizzat, davacıların paylarının ise vekil Ş... Ö..tarafından H...Ç...21.1.2003 tarihinde 1.400.-YTL bedelle satış suretiyle temlik edildiği yine 141 ada 42 parselin aynı şekilde 20.3.2001 tarihinde 700.-YTL bedelle A..T..e satış suretiyle devredildiği 69 ada 18 parseldeki davacılar paylarının da vekil Ş...tarafından 13.5.2003 tarihinde davalı A..O..a temlik edildiği, onun da bu taşınmazın tamamını 17.3.2004 tarihinde vekile devrettiği vekil Ş...anılan taşınmazın 1/2 sini A..O..temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacılar, miras bırakanları A.. intikal eden taşınmazlardaki iştirak halindeki paylarının müşterek mülkiyete çevrilmesi için davalı Ş..vekil ettiklerini, vekilin taksim ve tescil işlemleri için satış yetkisi içeren vekaletname gerektiğini söylemesi üzerine yeni bir vekaletname tanzim ettiklerini ancak vekilin iradelerine aykırı biçimde dava konusu 123 ada 7 ve 18 parseller ile 42 parseli 3.kişilere temlik ettiğini 69 ada 18 parseli ile davalıların adlarına intikal ettirdiklerini, vekalet yetkisinin kötüye kullanıldığını ileri sürüp, eldeki davayı açmışlardır.Mahkemece, davalı A..O..aleyhine açılan davanın reddine, 69 ada 18 parsel ve 141 ada 42 parsellere yönelik davanın reddine, 123 ada 7 ve 18 parseller yönünden vekalet aktine aykırı satışlar yapıldığı gerekçesiyle taşınmazların akit bedeline, manevi tazminat ile mahrum kalınan gelir bedeline hükmedilmiştir.Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Somut olaya gelince; davalı A..O...7.10.2004 tarihli oturumda, açılan davaya diyeceği olmadığını davayı kabul ettiğini beyan etmiş ve imzası ile onaylamış olup bu beyanın HUMK'nun 92.maddesinde öngörülen kabulün kat'i hükmün hukuki neticelerini doğuracağı hükmü mahkemece dikkate alınmamış, yine davacılar çekişmeli taşınmazların akitte gösterilen bedellerinin dava değeri olduğunu, keşfen belirlenecek değer üzerinden karar verilmesini talep etttikleri halde bu hususta mahkemece farklı değerlendirilmiştir. Dosya içeriğine göre ve özellikle; mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporları ile tanık beyanları yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde vekil Ş..ile diğer davalı A.. O..davacıları zararlandırma kastı ile birlikte hareket ettikleri, davacıların çekişmeli taşınmazları satış iradelerinin bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.Ancak, vekaletin kötüye kullanılmış olmasının Borçlar Kanununun 49.maddesinde öngörüldüğü biçimde davacıların kişilik haklarına saldırı niteliğinde değerlendirilemeyeceğinden davacılar lehine manevi tazminata hükmedilmiş olması doğru değildir.Tarafların açıklanan hususlara yönelik temyiz itirazları yerindedir.Hal böyle olunca; dava konusu 3.kişilere temlik edilen 123 ada 7, 18 ve 42 parseller sayılı taşınmazlar yönünden mahallinde keşif yapılarak dava tarihi itibariyle belirlenecek değerleri üzerinden davacıların payları oranında bedele, davalılar adına kayıtlı 69 ada 18 parsel sayılı taşınmaz yönünden tapu iptal, tescil isteğinin kabulüne, manevi tazminat isteğinin koşulları oluşmadığından davacıların buna yönelik isteklerinin reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Tarafların, açıklanan hususlara yönelik temyiz itirazlarının HUMK.'nun 428.maddesi gereğince kabulüne, öteki temyiz itirazlarının reddiyle hükmün bu nedenlerle BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 3.3.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.