MAHKEMESİ : NİZİP 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/07/2012NUMARASI : 2010/827-2012/858Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil mümkün olmaz ise tazminat davası sonunda, yerel mahkemece, asıl davada tapu iptal ve tescil isteğinin kısmen kabulüne, birleşen davada tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ile davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19.11.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ........ geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .......... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir. Davacı, imzası kendisine ait olmayan noterde düzenlenen 19.11.1998 tarihli kredi kefil sözleşmesine dayanarak davalının .......... 3. İcra Müdürlüğü'nün 2002/2576, 2002/2577 ve 2002/2578 Esas sayılı dosyalarından yapmış olduğu icra takipleri neticesinde; 161 ada 13, 103 ada 61, 112 ada 219, 117 ada 295, 127 ada 333 ve 334 parsel sayılı taşınmazları ile birleşen davaya konu 118 ada 298 parsel sayılı taşınmazının cebri icra sonucunda, davalı adına tescil edildiğini, açmış olduğu menfi tespit davasının .......... 5. Hukuk Mahkemesi'nin 2007/539 Esas sayılı dosyasında devam ettiğini ve bu dosyadan Adli Tıp Kurumu'ndan alınan rapor neticesinde takibe dayanak kredi kefil sözleşmesindeki imzanın eli ürünü olmadığının saptandığını, taşınmazların davalı adına tescilinin yolsuz olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve tescile, mümkün olmadığı takdirde değerlerinin tespiti ile tazminine karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın süresinde açılmadığını, 2002/2576 ve 2002/2577 Esas sayılı icra dosyaları ile ilgili açılmış menfi tespit davası bulunmadığını, kredi kefil sözleşmesinin noterde düzenlenmiş olduğunu, sahtecilik mevcut ise davacının da işin içinde olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacının iddialarının sabit olduğu ve çekişmeye konu taşınmazların davalı adına tescilinin dayanağının ortadan kalktığı gerekçesi ile asıl davada tapu iptal ve tescil isteğinin kısmen kabulüne, birleşen davada tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmiştir. Toplanan delillerden; ......... 3. Noterliği'nin 19.11.1998 tarihli ve 29841 yevmiye numaralı kredi takip sözleşmesine istinaden davacı bankanın, davalının da aralarında bulunduğu borçlular hakkında ........... 3. Noterliği'nin 2002/2578 Esas sayılı icra takip dosyasından takip yaptığı ve borcun ödenmemesi sebebi ile kayden davacının maliki olduğu çekişmeye konu 161 ada 13, 103 ada 61, 112 ada 219, 117 ada 295, 127 ada 333 ve 334 parsel sayılı taşınmazlar ile birleşen davaya konu 118 ada 298 parsel sayılı taşınmazın cebri icrada davacı bankaya ihale edildiği ve ihalenin kesinleşmesi üzerine taşınmazların 01.03.2006 tarihinde davacı Banka adına tescil edildiği, davalının, Banka aleyhine 07.07.2005 tarihinde açmış olduğu menfi tespit davasının .......... 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 23.11.2010 tarihli ve 2007/539 Esas, 2010/580 sayılı kararı ile kabul edilerek, ........... 3. İcra Müdürlüğü'nün 2002/2578 Esas sayılı icra takip dosyasında borçlu olmadığının tespitine karar verildiği, anılan kararın taraflarca temyizi üzerine, ......... nin katılma yolu ile temyizinin süresinde olmadığı gerekçesi ile süre yönünden, davacının temyiz isteminin ise esastan reddedilerek hükmün 18.04.2011 tarihinde onandığı ve davalı Banka'nın karar düzeltme isteğinin de reddedilerek kararın 03.11.2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle; tarafları aynı olan ve dereceattan geçmek suretiyle 03.11.2011 tarihinde kesinleşen .............. 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2007/539 Esas, 2010/580 sayılı kararı ile çekişmeye konu taşınmazların satışına dayanak .......... 3. İcra Müdürlüğü'nün 2002/2578 Esas sayılı icra takip dosyasında davalı A.. K..'ın borçlu olmadığının tespitine karar verildiği saptanmak suretiyle 103 ada 61, 112 ada 219, 117 ada 295, 127 ada 333 parsel sayılı taşınmazlar ile birleşen davaya konu 118 ada 298 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı gibi, davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu ve bu nitelikteki davalarda, davalı Bankanın yargı harçlarından muaf olmadığı gözetilmek suretiyle kabul kapsamına alınan bu taşınmazlar bakımından karar ilam harcından davalı Banka'nın sorumlu tutulmuş olmasında, öte yandan; asıl ve birleşen dava birbirinden bağımsız nitelikte olduğundan her dava için ayrı ayrı vekâlet ücretinin hüküm altına alınmış olmasında da bir isabetsizlik yoktur. Davalı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Tarafların öteki temyiz itirazlarına gelince;Eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen tapu kayıtlarından; yargılama sırasında çekişmeye konu taşınmazlardan 161 ada 13 nolu parselin 25.07.2011 tarihinde dava dışı ..........127 ada 334 nolu parselin ise dava dışı ............... satış yoluyla devredildiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usûl Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş, 6100 sayılı HMK'nin 125. maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki hâlinde yapılacak usûli işlemler düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre, iki taraftan biri dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir.Bu usûl kuralının kendiliğinden (re'sen) gözetilmesi gerektiği de açıktır. Hâl böyle olunca, dava konusu taşınmazlardan 161 ada 13 sayılı parsel ile 127 ada 334 sayılı parselin yargılama sırasında dava dışı kişilere temlik edilmesi nedeniyle 6100 sayılı HMK'nin 125. maddesi hükmü uyarınca, davacı tarafa seçimlik hakkı hatırlatılarak davayı ne şekilde sürdüreceğinin sorulması ve bu yöndeki usûli eksiklik giderildikten sonra bu taşınmazlar bakımından işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken değinilen yön üzerinde durulmaksızın sonuca gidilmiş olması doğru olmadığı gibi, yargılama sırasında davacı tarafça 11.735,05.-TL tamamlama harcı yatırıldığı halde, hükümde bu hususun gözetilmesi de isabetsizdir.Davacı vekili ile davalı vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 990.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz edenden alınmasına, 19.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.