MAHKEMESİ : MALKARA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 03/01/2014NUMARASI : 2011/65-2014/1Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisli davası sonunda, yerel mahkemece, elatmanın önlenmesi yönünden karar verilmesine yer olmadığına, ecrimisil yönünden ise davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı M.. E.. tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkin olup, davacılar, kayden paydaş oldukları dava konusu yirmi parça taşınmazın uzun yıllardır davalılar tarafından kullanıldığını ve taşınmazları kullanmalarına izin verilmediğini, uyarılara ve açılan davalara rağmen davalıların kullanıma devam ettiklerini ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Davalı, intifadan men olgusunun gerçekleşmediğini ve dava konusu taşınmazların bir kısmını kullanmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, dava konusu taşınmazların ortaklığın giderilmesi davası sonucu satılması nedeniyle elatmanın önlenmesi yönünden dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, ecrimisil bakımından ise davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden tarafların murisi A. E..'in 2002 yılında ölümü ile davacı Eda'nın 160/640, Hafize'nin 60/640 ve davalı Mehmet 60/640 payla mirasçı oldukları, dava konusu onsekiz parça taşınmazın tamamının; 353 parselin ise 7/28 payının verasette iştiraken mirasçılar adına kayıtlı olduğu, dava konusu 1607 parselin ise taraflarla ilgisinin bulunmadığı, Malkara Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2007/592 E. sayılı dosyasında dava konusu 353, 774, 795 ve 1607 parseller dışındaki taşınmazlar yönünden ortaklığın giderilmesine karar verildiği ve anılan taşınmazların satıldığı, davacı Hafize'nin vesayet makamından aldığı yetkiyle Eda adına vesayeten dava açtığı bilahare davada Eda'yı temsil etmek üzere Av. A.Ş..'nin kayyım olarak atandığı anlaşılmaktadır.Heman belirtilmelidir ki dava, elatmanın önlenmesi ve 5.000.00-TL ecrimisilin tahsili istemiyle 5.000.00-TL harca esas değer bildirilip, belirtilen bu miktar üzerinden harçlandırılarak açılmış, yargılama sırasında ecrimisil bakımından talep ıslah edilip harçlandırıldığı halde el atmanın önlenmesi bakımından başlangıçta ve yargılama sırasında hiç harç alınmadığı anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür bir davada, 492 Sayılı Harçlar Kanununun 16. maddesi uyarınca dava değerinin elatılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil toplamından (4.3.1953 tarihli 10/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) ibaret olacağı ve belirlenen bu değer üzerinden Harçlar Kanunu'nun 26, 27, 28, 30 ve 32 maddelerinin öngördüğü şekilde işlemlerin yerine getirileceği ve gerekli olan harcın alınacağı tartışmasızdır. Öte yandan, Harçlar Kanunu, harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re'sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır. 492 Sayılı Kanunun 32.maddesinde ise yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmış 30.madde hükmünde de "...muhakeme sırasında tespit olunan değerin dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa yalnız o celse için muhakemeye devam olunur; takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)'nun 150. maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır." düzenlemesine yer verilmiştir. Bu nedenle mahkemece, el atmanın önlenmesi isteği yönünden nisbi harç alınmaksızın ikamesi ve davanın harçsız görülmesi sonucunu doğuracak şekilde yürütülüp sonuçlandırılması yasal olarak olanaklı değildir.Davalının ecrimisile yönelik temyiz itirazlarına gelince, dava konu taşınmazda taraflar paydaştırlar. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil istiyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz. Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı)Somut olayda, davacı Hafize tarafından açılan ortaklığın giderilmesi davasında, davalıya 27.09.2007 tarihinde tebligat yapıldığı, dosya kapsamından davacıların daha önce intifadan men olgusunun gerçekleştiğini de kanıtlayamadıkları anlaşıldığına göre hakkında ortaklığın giderilmesi davası açılan taşınmazlar bakımından intifadan men olgusunun 27.09.2007 tarihinde gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Bu durumda mahkemece 2005 yılından itibaren ecrimisile hükmedilmesi doğru olmadığı gibi ortaklığın giderilmesi davasına konu edilmeyen taşınmazlar bakımından dava tarihinden önce intifadan men olgusunun gerçekleştiği kanıtlanamadığı halde bu parseller yönünden de ecrimisile hükmedilmiş olması isabetsizdir.Diğer taraftan mahkemece yapılan keşifte dava konusu 569, 995, 858, 929, 353 ve 1363 parsel sayılı taşınmazların boş olduğunun tespit edildiği, mahalli bilirkişi 353 parselin önceki yıllarda kullanıldığını ifade ettiği halde diğer boş parseller yönünden bir beyanda bulunmadığı, davalı tanığı N.. T..'nun ise boş olan taşınmazların kullanılmadığını beyan ettiği ve davacıların da anılan taşınmazların davalı tarafından kullanıldığını kanıtlayamadıkları gözetildiğinde, dava konusu 569, 995, 858, 929 ve 1363 parseller yönünden de ecrimisile hükmedilmiş olması doğru değildir.Ayrıca davacılar tarafından aynı taşınmazlara yönelik, davalı aleyhine açılan Malkara Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2011/158 E.,-2013/254 K. Sayılı ecrimisil dosyasında da, dava konusu taşınmazların bir kısmı yönünden 2009-2010 ve 2010-2011 sezonu için ecrimisile hükmedildiği gözetilmeden aynı taşınmazlara yönelik aynı dönem için mükerreren ecrimisil tahsiline karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi dava konusu 353 parselin 7/28 payı mirasbırakandan intikal ettiği halde anılan taşınmazın da tamamı üzerinden ecrimisil hesaplanmasıda doğru değildir.Kabule göre de, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)nun 297. maddesinde hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesinin açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiğinin belirtilmesine karşın mahkeme kararının yargılama giderlerine ilişkin kısmı anılan yasa hükmüne uygun bulunmamaktadır. Hâl böyle olunca; elatmanın önlenmesi davası bakımından, dava konusu taşınmazların değeri gözetilerek peşin nisbi harcın alınması, bu gereklilik yerine getirildiği takdirde davaya devam edilerek işin esasına girilmesi, ecrimisil davası bakımıdan ise yukarıda değinilen olgular dikkate alınarak gerekli araştırma ve incelemenin yapılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ileyazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Tarafların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.