Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2414 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 11138 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : ANTALYA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 16/05/2007NUMARASI : 1999/1175-2007/232Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları A....M..... 45 parsel sayılı taşınmazda kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca payına düşen 7 nolu bağımsız bölümü davalı vekil A.... Ş.........aracılığıyla davalı kardeşi N......ait daha az değerli 8 nolu bağımsız bölüm ile takas yapılarak tapuya tescil edildiğini ve her iki taşınmazın muvazaalı olarak davalı E.... satış suretiyle temlik edildiğini ileri sürerek, tapu iptal, tescil ve eski hale getirilmesi isteğinde bulunmuşlardır.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davacı iddialarının kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil ve eski hale getirilme isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan A.....M.....T...... paydaşı olduğu 45 parsel sayılı taşınmazda kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca payına düşen 7 nolu bağımsız bölümü davalı vekil A.....Ş........aracılığıyla davalı kardeşi N....... ait daha az değerli 8 nolu bağımsız bölüm ile yaptığı trampa işleminin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı kabul edilmek suretiyle eski hale getirme isteğinin reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu yöne değinen, davacıların temyiz itirazı yerinde değildir, reddine.Ne varki; trampa işleminden sonra miras bırakan adına tescil edilen 8 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetinin 23.11.1998 tarihli akitle murisin bakıcılığını yapan davalı Emine'ye satış suretiyle temlik ettiği görülmektedir.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince; miras bırakan tarafından temlik edilen taşınmazın gerçek değeri ile satış değeri arasında aşırı fark bulunduğu, davalının işi ve geliri itibariyle bu taşınmazı alabilecek ekonomik güce ve gelire sahip olmadığı, murisin temlik tarihine yakın bir tarihte ölmesine rağmen terekesinden para çıkmadığı, paranın miras bırakana ödendiğinin belgelendirilemediği görülmektedir. Tüm bu olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde miras bırakanın gerçek iradesinin diğer mirasçılardan mal kaçırmak olduğu sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca; 8 nolu bağımsız bölümün temlikine ilişkin davanın kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacıların, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedene hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.2.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.