MAHKEMESİ : SİNCAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/12/2005NUMARASI : 2005/95-397Taraflar arasında görülen davada;Davacılar,miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla .parça taşınmazı davalılar miras bırakanına satış yolu ile temlik ettiğini,satışların gerçek olmadığını ileri sürüp muvazaa nedeniyle tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.Davalılar,dava zamanaşımı ve hak düşürücü sürenin dolduğunu,temlik tarihinde davacıların hayatta olmayıp mal kaçırma kastının bulunmadığını,satışların gerçek olduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece,çekişme konusu taşınmazların davalılar miras bırakanına temlikinin muvazaalı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece,davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden,toplanan delillerden;çekişme konusu . ada .. ve . parsel sayılı taşınmazlardaki 1/4'er payını miras bırakanın 29.2.1956 tarihli akitle davalılar miras bırakanı M...'e satış yoluyla temlik ettiği;.. parselin önce 1983 yılında S.S.Ankara Marangozları Dilek Yapı Kooperatifi adına satış suretiyle, ondanda hükmen 9.12.1983 tarihinde Ankara Belediyesi adına tescil edildiği;diğer parsellerin ise 2 kez imar uygulamasına tabi tutularak sonuçta..ada .ve ..ada . parselde davalılar mirasbırakanı Muharrem'in paydaş kılındığı anlaşılmaktadır.Davacılar,anılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Dava konusu ..parsel sayılı taşınmazın son kayıt maliki davada yer almadığına göre,anılan parsel yönünden davanın reddi doğrudur.Davacıların bu parsele yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine. Bilindiği üzere;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri,olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makil bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı,satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark,taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; yukarıda açıklanan ilkeler dosyaya yansıyan tüm delillerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın ekonomik durumunun taşınmaz satmasını gerektirmediği,miras bırakanın malvarlığının tamamını aynı anda,aynı kişiye temlikinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği,bedeller arasında aşırı fark olduğu miras bırakanın davalılara yapmış olduğu temliklerin terekeden mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.Hal böyle olunca,dava konusu ada .ve .parsel sayılı taşınmazların imara yansıyan pay oranları dikkate alınmak suretiyle anılan parseller yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davcaıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K:'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,8.3.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.