Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 2370 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 1141 - Esas Yıl 2011
MAHKEMESİ : ERDEMLİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 03/06/2010NUMARASI : 2010/106-2010/271Taraflar arasında görülen davada;Davacı,184 ada 721 parselde bulunan A blok 2. kat 3 nolu bağımsız bölümün babası Z. adına kayıtlı iken, babasının akıl zayıflığından istifade edilerek muvazaalı olarak davalıya satıldığını ileri sürerek tapunun iptali ile babası Z. adına tescili isteğinde bulunmuştur. Davalı, davacının babası adına dava açmakta sıfatı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacının babasının dava tarihinde sağ olduğu, davacının sıfatı bulunmadığından sıfat yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi,duruşma isteğinin değerden reddiyle gereği görüşülüp düşünüldü.Dava ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacı Ş.’nın babası Z.nin ehliyetsiz olduğuna değinerek eldeki davayı açtığı ve yargılama sırasında Z.ye vasi tayin edilmesi bakımından dava açıldığı 20.04.2010 tarihinde eşi Ş.’in Z.’ye vasi tayin edildiği ve mahkemece 03.06.2010 tarihinde davacının husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Gerçekten de HUMK’nun 38. maddesi hükmü gereğince husumet dava şartıdır. Başlangıçta ve dava açılırken bulunmayan dava şartının davanın devamı sırasında gerçekleşmesi halinde davanın esasına girilerek sonuçlandırılması gerekeceği gerek doktrinde gerekse yargıtayın istikrar kazanmış müstakar içtihatlarıyla kabul edilmiştir. Somut olayda, dava karara bağlanmadan önce adına dava açılan Zeki’ye vasi tayin edilmiş olduğuna göre vasiye tebligat yapılarak davaya iştirakinin sağlanması ve açılan davaya TMK’nun 462 / 8. Maddesi Hükmü gereğince vesayet makamından izin alınması, ondan sonra İşin esası bakımından inceleme ve irdeleme yapılarak neticeye gidilmesi gerekecekti. Ne var ki, kendisine vasi atanan Z. karardan sonra 19.08.2010 tarihinde ölmüştür. O halde yukarıda değinilen ilkelerde öngörülen usuli işlemlere gerek kalmadığı açıktır.Buna göre, diğer mirasçıların davaya dahil edilmeleri veya TMK’nun 640. Maddesi Hükmü uyarınca terekeye temsilci atanması suretiyle tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanarak bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile kararın HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.