MAHKEMESİ : İSTANBUL 11. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 07/07/2011NUMARASI : 2010/193-2011/376Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 8433 ada 4 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olup, davacı ile davalı İ.’in dava dışı kişilerle birlikte kayden paydaş bulundukları, diğer davalı M.A.’nin ise komşu 3 sayılı parselde paydaş olup, 4 parsel sayılı taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı; kat irtifakı veya kat mülkiyeti kurulmamış çekişmeli 4 sayılı parsel ile birlikte komşuları 3, 5 ve 7 nolu parseller üzerine iki bloktan oluşan iki bodrum, bir zemin ve üç normal katlı kaçak bir bina inşa edildiği, 4 parsel sayılı taşınmazda A Blok yer almakta olup, çekişmeli 2.kat 3 nolu dairenin de 4 sayılı parsel üzerinde kaldığı, aynı katta davalı M. A.’nin ikamet ettiği dairenin ise hem 3, hem de 4 sayılı parsele oturmuş durumda bulunduğu anlaşılmaktadır.Davacı, 8433 ada 4 parsel sayılı taşınmazda 2. kat 3 nolu daireyi yükleniciden 1998 yılında gayrımenkul satış vaadi sözleşmesiyle satın aldığını ve bilahare kayden paydaş hale geldiğini, ancak daire numarasının 5 olarak değiştirildiğini ve kapısının kırıldığını, davalı İ.’in daireye yerleştiğini; diğer davalının ise yan parselde bulunan binanın duvarından kapı açmak suretiyle konutun bir kısmını işgal ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, duvarın kapatılması ve ecrimisil istekleriyle eldeki davayı açmıştır.Hemen belirtilmelidir ki, yukarıda değinildiği gibi davalı M.A.’nin dava konusu 4 parsel sayılı taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı bulunmadığı ve kullanmakta olduğu dairenin bir bölümünün 4 sayılı parselde kaldığı dosya kapsamıyla sabittir. Öyleyse, adı geçen davalı bakımından elatmanın önlenmesi ve kapının kapatılması yönündeki istemin kabulüne ve belirlenecek ecrimisile hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir. Diğer davalı İ.yönünden ise; taraflar arasındaki çekişmenin, 4 parsel sayılı taşınmazda paydaş oldukları gözetilerek çözümlenmesi gerektiği kuşkusuzdur. Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şüyuun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.Somut olayda; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Zira, çekişmeli 4 parsel sayılı taşınmazda tüm paydaşları bağlayan bir harici taksim yapılıp yapılmadığı veya fiili kullanım biçiminin oluşup oluşmadığı, böylesi bir durum mevcut ise, çekişmeli bölümün (dairenin) kimin kullanımına özgülendiği; harici taksim veya oluşmuş bir fiili kullanım biçimi söz konusu değilse, davacı yönünden intifadan men koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği, yani davacının kullandığı ya da kullanabileceği bir bölümün bulunup bulunmadığı, hususları kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmemiştir.Hal böyle olunca; davalı İ. bakımından yukarıda değinilen ilke ve olgular gözetilmek suretiyle araştırma ve inceleme yapılması, toplanan ve toplanacak olan delillerin birlikte değerlendirilmesi, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek ve yasal olmayan gerekçeyle yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması da doğru değildir. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 Sayılı HMK.nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 Sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,…”alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.2.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.