Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 2339 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 951 - Esas Yıl 2009
MAHKEMESİ : AKÇAABAT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 23/05/2007NUMARASI : 2006/73-2007/219Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden davalılar adına olan 10 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını ileri sürerek tapu kaydının iptaline karar verilmesini istemiştir.Davalılar, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın idarece belirlenen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığının keşfen belirlendiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi .raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, 3621 Sayılı Kıyı Kanunundan kaynaklanan tapu iptali ve kayıt terkini isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 10 parsel sayılı taşınmazın 28.8.1954 tarihinde yapılan kadastro tespitinde 340 tarih 81 sıra nolu tapu kaydına dayalı olarak üçüncü kişiler adına 8540 m2 tarla vasfıyla 3 nolu parsel olarak tescil edildiği, Hazinenin itirazı üzerine Gezici Arazi Kadastro Hakimliğinin 1956/28 esas – 1956/184 karar ve 15.9.1956 tarihli kararı ile 4308 m2 lik kısmının devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğundan kumluk vasfı ile 514 parsel olarak Hazine adına tescil edildiği ve derecattan geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.Mahkemece, 28.11.1997 gün 5/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında belirtilen biçimde yapılan uygulamayla taşınmazın tamamının kıyı kenar çizgisi dışında kaldığı belirlenmiş ise de; idare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisine üstünlük tanınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Ancak, davalıların kayden maliki bulunduğu taşınmazın Hazinenin de taraf olduğu tescil ilamıyla oluştuğu görülmektedir. Çekişmeli 10 parselin revizyon kaydı olan tescil ilamı kapsamı içerisinde kalması halinde, davacı hazinenin tarafı bulunduğu dava sonucu oluşan hükmün Hazine bakımından bağlayıcı olacağı kuşkusuzdur. Ne var ki, mahkemece anılan ilamın çekişmeli yere uygulanmadığı ve değinilen ilam kapsamında olup olmadığı belirlenmiş değildir.Öte yandan, davada ileri sürülen iddianın ve savunmanın içeriğine göre;yanlar arasındaki uyuşmazlığın,"kıyı kenar çizgisinin" saptanmasından kaynaklandığı açıktır. Bilindiği üzere,son kez yürürlüğe giren 362l sayılı kıyı kanunu'nun "kıyı kenar çizgisini"belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9.maddeleri,Anayasa Mahkemesinin iptal kararı kapsamı dışında bırakılmış;anılan kanun maddesinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekle olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.ll.l997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın da "kural olarak,mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğuna;ancak 362l sayılı Kıyı Kanunu'nun 9.maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine"işaret edilmiştir. Hal böyle olunca; Gezici Arazi Kadastro Hakimliğinin 1956/28 esas- 1956/184 karar sayılı tescil ilamı ve eki krokisinin çekişmeli yere usulünce uygulanması, dava konusu yerin bu ilam kapsamında olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, anılan ilam kapsamında kalmadığı belirlendiği takdirde yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda mahkemece belirlenen kıy-kenar çizgisine değer verilmek suretiyle hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir. Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.2.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.