MAHKEMESİ: BURSA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 02/10/2006NUMARASI: 2005/564-435Taraflar arasında görülen davada;Davacı, mirasbırakanı M.P.kız çocuklarından mal kaçırmak ve oğlu Selahattin’e intikalini sağlayabilmek amacıyla .parça taşınmazdaki payını aynı tarihte muvazaalı olarak oğlunun arkadaşı olan davalıya satış göstererek temlik ettiğini, davalının malik olarak taşınmazlarda hiç bir tasarrufu bulunmadığını, satışın murisin ölümüne kadar duyulmadığını, murisin akli melekelerinin de yerinde olmadığını ileri sürüp tapu kayıtlarının miras payı oranında iptalini ve adına tescilini istemiştir.Davalı, davacının murisi ile hiçbir akrabalığı, dostluğu, ortaklığı bulunmadığını, satışa çıkarılan taşınmaz hisselerini yatırım amacıyla rayiç bedelini ödeyerek ve tapu kaydına güvenerek iyiniyetle satın aldığını, murisin yaşlılığın getirdiği hastalık ve tedavi giderlerini karşılamak için taşınmazlarını sattığını, murise ait arsa üzerine oğlu Selahattin’in yaptığı tek katlı evin levazım bedelinin ödenmesi için bu şahısla 5 yıl süreli kira sözleşmesi yaptığını bildirip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, dava konusu taşınmazların ileride mirasbırakanın oğlu ....e devredilmek üzere davalıya muvazaalı olarak devredildiğine dair iddialarını davacının kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece,davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden,toplanan delillerden; çekişme konusu . ada . ve. parsel sayılı taşınmazların .payı,. ada . parsel sayılı taşınmazın ..payı muris adına kayıtlı iken 3.1.2002 tarihli akitle davalı M.. İ.. E..'a satış suretiyle temlik edildiği görülmektedir. Davacı, sözü edilen temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır.Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri,toplumsal eğilimleri,olayların olağan akışı , miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makil bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı,satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark,taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince; murisin ekonomik durumunun iyi olduğu,mal satma ihtiyacı bulunmadığı,miras bırakanın lehine temlik yaptığı iddia edilen oğlu S....ile birlikte oturduğu ve ona maddi destek verdiği,davalının murisle ve oğlu Selahattin'le yakın ilişki içinde bulunduğu, taşınmazların davalı tarafından hiçbir zaman tasarruf edilmediği,taşınmazlardan bir tanesindeki evde halen murisin oğlu S...ikamet ettiği,davalının diğer taşınmazları da kullandığını savunmadığı gibi taşınmazların niteliklerini dahi bilmediği anlaşılmaktadır. Bu belirleme ve olgular yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın temlik yapmasındaki amacının terekeden mal kaçırmaya yönelik olduğu kabul edilmelidir.Hal böyle olunca,davanın kubulüne karar verilmesi gerekirken,yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,8.3.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.