Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2288 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17267 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İZMİR 9. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/07/2013NUMARASI : 2011/391-2013/387Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, tenkis ile tazminat davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleşen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 17.02.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat gelmedi, temyiz edilen vekili Avukat ...............geldi, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .............. tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR- Dava ve birleşen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis ve bedel isteklerine ilişkin olup, mahkemece, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.Davacılar, mirasbırakan ..........’in mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 1221 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 307/2400 payını kızı davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, daha sonra kat karşılığı bina yapılan taşınmazda payına karşılık 5 ve 7 nolu bağımsız bölümlerde davalıya pay verildiğini, 7 nolu bağımsız bölümdeki payını davalının dava dışı .................’a satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ve miras payları oranında adlarına tesciline, olmadığı taktirde tenkise, 7 nolu bağımsız bölümdeki 187/192 payın üçüncü kişiye satışı nedeniyle elde edilen bedelden miras paylarına isabet eden şimdilik 30.000,00 TL bedelin yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, tenkis davasının hak düşürücü sürede açılmadığını, murisin bakımını yapıp ihtiyaçlarını karşıladığı için minnet duygusuyla dava konusu taşınmaz payının kendisine temlik edildiğini, daha sonra payına karşılık 5 nolu dairede pay sahibi olduğunu, gerçekte yükleniciye ait olan 7 nolu daire bakımından kendisine bir bedel ödenmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, çekişme konusu taşınmaz payının davalıya temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun ispat edilemediği, murisin kızına minnet borcunun ödemek için devri yaptığının kabulü gerektiği, bedel farkının tek başına muvazaanın kabulü için yeterli olmayacağı, tenkis isteğinin koşulları oluşmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; mirasbırakan ..........’in çekişme konusu 1221 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 307/2400 payını üzerinde ipka edip kalan 307/2400 payını 23.12.1992 tarihli akitle kızı davalıya satış suretiyle temlik ettiği, 06.07.2005 tarihinde diğer paydaşlarla birlikte anılan taşınmazda bina yapımı için dava dışı yüklenici ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladıkları, yapılacak binada 1. kat 5 nolu bağımsız bölümün muris ile davalıya verilmesinin kararlaştırıldığı, 25.10.2010 tarihinde kat irtifakı kurularak 5 nolu bağımsız bölümde 5/8 pay ile sözleşmede yer almamasına rağmen 7 nolu bağımsız bölümde 187/192 payın davalı adına tescil edildiği, daha sonra davalının 7 nolu bağımsız bölümdeki payını diğer paydaş ......... ile birlikte 06.06.2011 tarihli akitle dava dışı ..............’a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır. Davacılar, anılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 0l.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Borçlar Kanunu'nun 213. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 237.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; davacılar ve davalının murisin çocukları olduğu, murisin dava dışı bir oğlunun daha bulunduğu, 1919 doğumlu olan murisin eşinin 1973 yılında öldüğü, murisin oğlu .......... ile yaşadığı, davacı oğlu ............. ve davalı ile de aynı bahçe içindeki evlerde yaşadıkları, tüm çocuklarının murisin bakımı ile ilgilendikleri, murisin başka taşınmazı olmadığı, çekişme konusu taşınmazdaki payını kızı davalıya satış suretiyle temlik ettiği, satış bedeli ile gerçek bedel arasında fahiş fark olduğu görülmektedir. Öyleyse, yukarıda açıklanan ilkeler ve olgular birlikte değerlendirildiğinde murisin tek malvarlığı olan çekişme konusu taşınmazdaki payını kızı davalıya temlikindeki gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olduğu, dosya kapsamı ve tanık beyanları ile minnet borcunu gerektiren bir durumun söz konusu bulunmadığı sonucuna varılmaktadır. Hâl böyle olunca; davanın ve birleşen davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davacıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.