Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2285 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 16554 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : DATÇA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/12/2012NUMARASI : 2011/214-2012/298Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 17.02.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat .......ile temyiz edilen davalılardan ........... ve vekili Avukat ...........geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ............ tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Davacı, mirasbırakan..........’in mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 1763 parsel sayılı taşınmaz ile 1137 sayılı parselin 1/2 payını ve 107 ada 1 (eski 25, 27 ve 30) sayılı parselin 2234/2400 payını kızı davalı ..........’ye, 107 ada 1 parselin 67/2400 payını ise ............’nin kızı torunu davalı ...........’e ölünceye kadar bakma koşuluyla temlik ettiğini, yine 436 parseli ise ........’nin damadı davalı ..........’a satış suretiyle devrettiğini, mirasçı ...........’ın açtığı davada devirlerin muvazaalı olduğunun kabul edildiğini, bakım ihtiyacının olmadığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ve adına tesciline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında 1137 parsel bakımından davasından feragat ettiğini bildirmiştir.Davalılar, davacı mirasçıya da murisin taşınmaz devrettiğini, mal kaçırmanın söz konusu olmadığını, murisin bakımını yaptıklarını, mirasçı ....... tarafından açılan davada davacının da davalılar arasında yer aldığını, davacı gibi hareket edip o davayı kabul ettiğini, murisin istemediği evlilik yapan kızı ..............’yı dışlamak suretiyle diğer mirasçıları arasında mal paylaşımı yaptığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, çekişme konusu 1137 parsel hakkında davadan feragat edildiği, diğer dava konusu edilen taşınmazların davalılara temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun ispat edilemediği, mirasçı .......... tarafından açılan......... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/40 Esas sayılı dosyasında muvazaanın varlığının kabul edilmiş olmasının bu davanın da kabulünü gerektirmediği, murisin davacı ......... aleyhine de muvazaalı hareket ettiğine dair bir delil olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ............’in 25, 27 (imar ile 107 ada 1) ve 1763 parsel sayılı taşınmazları kadastro tespitinden önce tapulu iken 04.08.1970 ve 14.05.1976 tarihli akitlerle kızı davalı .........’ye ölünceye kadar bakma koşuluyla temlik ettiği, 1974 ve 1989 yılında yapılan kadastro tespitleri ile her üç taşınmazın davalı .............adına tespitle tescil olunduğu, yine 30 (imar ile 107 ada 1) parsel sayılı taşınmazı 09.02 1983 tarihli akitle torunu davalı .........’e ölünceye kadar bakım koşuluyla temlik ettiği, 436 parseli ise kadastro tespitinden önce 10.02.1984 tarihli akitle ........ eşi davalı ..........’a satış suretiyle devrettiği, 1988 yılında yapılan kadastro ile anılan 436 parselin davalı .......... adına tescil olunduğu anlaşılmaktadır.Öte yandan; mirasçı ..........tarafından, davalılar ........, ........, ...... ve ........... aleyhine çekişme konusu taşınmazların temliki bakımından açılan tapu iptali ve tescil davası sonucunda ........Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 25.03.2010 tarih, 2010/40 Esas, 2010/67 Karar sayılı kararı ile mirasbırakan.........’in dava konusu taşınmazları davalılara temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, davalı ........’ın davayı kabul ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği, anılan kararın derecattan geçmek suretiyle 23.05.2011 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.Davacı, anılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Hemen belirtmek gerekir ki, dava konusu 1137 parsel sayılı taşınmaz bakımından davacının davasından feragat ettiği gözetilerek bu parsel bakımından davanın reddedilmiş olması doğrudur. Ancak, diğer çekişme konusu taşınmazlar bakımından somut olayda, yukarıda açıklandığı şekilde, ......... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 25.03.2010 tarihli, 2010/40 Esas, 2010/67 Karar sayılı kararı ile mirasbırakan.............’in 436 ve 1763 parsel sayılı taşınmazlar ile 107 ada 1 (eski 25, 27 ve 30) parselin 2234/2400 ile 67/2400 payların kızı, torunu ve damadı olan davalılara ölünceye kadar bakım koşulu ve satış suretiyle temliklerinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun belirlendiği, kararın derecattan geçmek suretiyle kesinleştiği, anılan bu dava dosyasındaki kararın eldeki dava için güçlü delil oluşturacağı açıktır.Diğer taraftan, .......... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin güçlü delil olarak kabul edilmesi gereken 2010/40 Esas sayılı davasında davalı olarak yer alan eldeki davanın davacısı ...........’in o davaya verdiği 31.03.2005 tarihli dilekçesinde, davayı kabul ettiğini, kardeşi davalı ..........’nin evlendiği tarihten itibaren murisin evinde kaldığını, murise baskı yapmak suretiyle kendisine ve çocuğu ile damadına taşınmazların devirlerinin yapılmasını sağladığını, gelir durumu iyi olan murisin satışa ve bakıma ihtiyacı olmadığını bildirdiği, dolayısıyla o davada da temliklerin muvazaalı olduğunu açıkladığı görülmektedir. Öyleyse, yukarıda açıklanan ilke ve olgular gözetilerek somut olaya bakıldığında, dava konusu taşınmazların davalılara temlikinin muvazaalı olduğu hususunun kesinleşen mahkeme kararı ile belirlendiği, murisin iradesinin tüm mirasçılar için geçerli olup mal kaçırmaya dair iradenin mirasçılar bakımından bölünemeyeceği kuşkusuzdur. Hâl böyle olunca; davadan feragat edilen 1137 parsel sayılı taşınmaz dışındaki diğer dava konusu parseller bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve somut olaya uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, 17.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.