Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2264 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 15564 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasındaki davadan dolayı... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 27.12.2013 gün ve 2010/270 esas 2013/398 karar sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 4.6.2015 gün ve 6610- 8276 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Davacılar; ortak mirasbırakanları ...’un, 1015 ve 1806 parsel sayılı taşınmazlarını ölünceye kadar bakım akdi ile 252 ada, 13 parsel sayılı taşınmazdaki 3 nolu bağımsız bölümü tapuda satış gibi göstermek suretiyle tek erkek çocuğu ...’dan olma torunu olan davalı ...’ya temlik ettiğini, ayrıca murisleri ...'nun da, 130 ve 137 parsel sayılı taşınmazlarını ölünceye kadar bakma akdi ile tek erkek çocuğu ...’dan olma torunu olan davalı ...’ya temlik ettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında 252 ada, 13 parselde yer alan 3 nolu bağımsız bölüm bakımından davadan feragat etmişlerdir.Davalı; çekişmeli taşınmazların ölünceye kadar bakma koşuluyla temlik edildiğini, akdi yükümlülüklerin yerine getirildiğini, ivazlı akit yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; 252 ada 13 parsel sayılı taşınmaz yönünden feragaat sebebiyle davanın reddine, davaya konu 130, 337,1015 ve 1806 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ise muvazaa olgusunun kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan Mustafa'nın, 1015 ve 1806 parsel sayılı taşınmazlarını 18.11.2004 tarihinde, mirasbırakan ...'nun ise 130 ve 337 parsel sayılı taşınmazlarını 18.04.2003 tarihinde, ölünceye kadar bakma akdiyle davalı torununa temlik ettikleri anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.Somut olaya gelince; ortak mirasbırakanları ...’un 19/12/2004 tarihinde öldüğü, ...'nın eşi olan diğer muris ...'nun ise 20.03.2006 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacılar ile davalının babası olan...’ı ve dava dışı kızları ... ve ...’ı bıraktıkları, muris...'nın 4 parça taşınmazdan 2 parça taşınmazını ölünceye kadar bakma akdi ile, diğer muris ...'nun ise 5 parça taşınmazdan 2 parça taşınmazını tek erkek çocuklarında olma torunları davalıya temlik ettiği, yapılan araştırma sonucu temlike konu taşınmazlarla temlik dışı kalan taşınmazların değerleri arasında nispetsizlik bulunmadığı, bakım alacaklısı ile bakım borçlusunun edimleri arasında aşırı orantısızlık oluşmadığı, öte yandan tanık anlatımlarından; mirasbırakan ... ve ... ile ölünceye kadar her türlü ihtiyaçlarıyla davalının ilgilendiği anlaşılmaktadır.Belirlenen bu olgular, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde; muris ... ve...'nun ölünceye kadar bakma koşuluyla davalı torununa yaptığı temliki işlemlerin mirastan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olmadığı sonucuna varılmaktadır.Hâl böyle olunca davanın reddine dair verilen yerel mahkeme kararda bir isabetsizlik bulunmamaktır. Anılan bu husus karar düzeltme isteği üzerine bu defa yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından, davalının karar düzeltme isteğinin kabulü ile, Dairenin 04.06.2015 tarihli, 2014/6610 Esas, 2015/8276 Karar sayılı bozma kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, yukarıda açıklanan nedenlerle iptal-tescil isteği bakımından davanın reddi kararında bir isabetsizlik bulunmadığından mahkemenin 27.12.2013 tarihli, 2010/270 Esas, 2013/398 Karar sayılı kararının ONANMASINA, aşağıda yazılı 4,00 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 25.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.