MAHKEMESİ : ERZURUM 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/04/2007NUMARASI : 2003/189-2007/110Taraflar arasında görülen dava ve birleştirilen davada;Davacı, 1362 sayılı parselin paydaşı olduğunu, açtığı ortaklığın giderilmesi davasında taşınmazın komşu parsellerle çakıştığının anlaşılması üzerine bu durumun giderilmesi için süre verildiğini, Kadastro Müdürlüğüne yaptığı başvuruya cevaben, düzeltme için mahkeme kararı gerektiğinin bildirildiğini ileri sürerek, komşu 1279, 1280 1281 ve 1282 sayılı parsellerin 1362 parsel ile çakışan kısımlarının tapusunun iptalini istemiştir.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, çakışmanın 1362 parselden kaynaklandığının keşfen saptandığı gerekçesiyle 12696 m2 görünen yüzölçümünün 10834.27 m2 bulunduğunun tespitiyle, bu şekilde düzeltilmesine, iptal talebinin reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, tapu iptali isteğine ilişkin olup; davacı davalılara ait parsellerin kendi parseli ile çakışan kısımlarının iptali için eldeki davayı açmıştır.Mahkemece, davacı taşınmazının davalı taşınmazlarla çakışan kısmının iptaline karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının paydaşı bulunduğu 1362 sayılı parselin, kadastro sırasında tapu ve vergi kaydına dayalı olarak 4.10.1975 tarihinde tespiti yapılan 667 sayılı ana kadastral parselden ifrazen geldiği; davalılara ait 1279, 1280, 1281 ve 1282 sayılı parsellerin ise kadastro tespitlerinin 27.11.1975 tarihinde senetsizden yapıldığı ve gerek davacı parselinin ifrazen geldiği ana taşınmazın gerekse davalı taşınmazların tespitlerinin 29.3.1977'de şeklen kesinleştiği; ne varki, bu tespitler sonucunda davacı parseli ile davalı parsellerinin kısmen çakıştıkları ve iç içe giren (tedahül eden) bu bölümler bakımından çifte tapu olgusunun meydana geldiği görülmektedir.O halde, kadastral çapların çakışmasıyla meydana gelen taraflar arasındaki bu uyuşmazlığın, her iki tarafa ait taşınmazlar bakımından hakkın özüne inilmesi, dayanak kayıtların doğru esastan gelip gelmediklerinin belirlenmesi ve sağlıklı biçimde uygulanmasıyla çözüme kavuşturulabileceği açıktır.Ne varki, somut olayda hükme yeterli bir araştırma ve uygulama gerçekleştirildiğini söyleyebilme olanağı yoktur.Bilindiği üzere; harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur. Ancak, böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi, gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması, doğru esasa dayanmıyorsa ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi, ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi, böylece yanların dayandığı ve usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan, dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi; gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması, komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir. Öte yandan, sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur.Hal böyle olunca; açıklanan ilkeler doğrultusunda davacı ve davalıların tutundukları tapu kayıtlarının ilk tesisinden itibaren getirtilerek mahalline uygulanması ve kapsamlarının belirlenmesi her iki tarafın dayandıkları tapuların aynı yere veya bir kısmına ait olduğunun saptanması halinde önceki tarihi taşıyan ve sahih esasa dayalı tapu kaydına değer verileceğinin düşünülmesi, keşfi izlemeye elverişli rapor ve harita düzenletilmesi, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik tahkikatla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.Davacının, temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.1.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.