Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2236 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 14447 - Esas Yıl 2013





Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği dava değeri yönünden reddedilerek gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Mahkemece, işlemlerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, mirasbırakan A.. A..'nun 08.01.1995 tarihinde öldüğü, mirasbırakanın dava konusu 3917 parselin evveliyatı olan 237 ve 1739 sayılı parselleri 04.03.1981 tarihinde davalı Mehmet'e satış suretiyle temlik ettiği, davalı Mehmet tarafından da taşınmazın 24.10.2001 tarihinde diğer davalı eşine devredildiği ve bu işlemlere karşı davalılar tarafından denkleştirme savunmasında bulunulduğu anlaşılmaktadır.Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan mirasbırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. Somut olayda, yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleme olanağı yoktur. Ayrıca, mirasbırakanın aynı temlikine ilişkin olarak mirasçılardan dava dışı Riyad'in muvazaaya dayanarak açmış olduğu davanın sonucunun eldeki davayı etkileyeceği de kuşkusuzdur.Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırma yapılması, mirasbırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır, taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırma kastının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, mirasbırakanın iradesi bölünemeyeceğinden aynı temlik işlemine ilişkin olarak mirasçı R. A. tarafından açılan iptal-tescil davası da gözetilmek suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davalılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.