Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2233 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17451 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : BANDIRMA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 02/04/2013NUMARASI : 2012/138-2013/149Taraflar arasında görülen tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ve davalı E.. S.. vekilleri tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, duruşma isteği dava değeri yönünden reddedilerek gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, vasiyetnamenin tenkisi isteğine ilişkindir. Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, 16. Hukuk Dairesince, mahkemece tespit edilen masrafın kesin süre içerisinde yatırılması ihtarını içeren davetiyenin davacılar vekiline usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği, kesin sürenin davacılar vekili tarafından bildirilen tebliğ gününden itibaren başlatılması gerektiği, bu durumda tayin edilen süre dolmadan davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığına değinilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde mirasbırakanın, yasal mirasçılarının saklı paylarını zedelemek amacıyla hareket ettiğinin belirlendiği, ikinci kez ıslah yapılamayacağından davacı tarafın talebin artırılması mahiyetindeki ikinci ıslahının yapılmamış sayılması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, mirasbırakan Orhan Sayar'ın 28/11/2003 tarihinde ölümü ile mirasçıları olarak davalı eşi Hanife ile davacı kızları ve davalı oğlu Erol'un kaldığı, mirasbırakanın, Bandırma 1. Noterliğinin 08/10/2003 tarihli ve 5736 yevmiye numaralı düzenleme şeklindeki vasiyetnameyle, Balıkesir İli Bandırma İlçesi Doğa Köyünde bulunan 9 adet taşınmazını ölümünden sonra hüküm ifade etmek üzere davalı oğlu Erol'a vasiyet ettiği, Bandırma Sulh Hukuk Mahkemesinin 24.12.2004 tarihli, 2004/848 E.-1245 K. sayılı kararıyla vasiyetnamenin açılmasına karar verildiği, davacıların vasiyetname nedeniyle saklı paylarının ihlâl edildiğini ileri sürerek yasal süre içerisinde tenkis isteğiyle eldeki davayı açtıkları, yargılama sırasında davalı Hanife yönünden davayı atiye terk ettikleri, 18.5.2006 tarihinde alacağa faiz de istediklerini bildirerek davayı ıslah ettikleri, 4.3.2013 tarihinde ise bilirkişilerce tespit edilen 60.423,00-TL üzerinden eksik harcın ikmâl edilmesini ve bu değer üzerinden taleplerinin kabul edilmesini istedikleri anlaşılmaktadır.Mirasbırakanın vasiyename ile yaptığı temlikler mutlak suretle tenkise tabi olup, saklı payların ihlali oranında tenkis kararı verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalının bu yöndeki temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Davacı ve davalının diğer temyiz itirazlarına gelince,Bilindiği üzere, tenkis davaları ihlâl edilen saklı payın temin edilmesi amacını taşımaktadır. Tenkis hesabı uzmanlık gerektiren bir iş olup, davacıdan davanın başında saklı payının ihlal edilip edilmediğini, ihlâl edilmiş ise bunun miktarını bilmesini beklemek hayatın olağan akışına aykırıdır. Dava dilekçesinde gösterilen miktar; harca esas alınan tahmini değerdir. Bu bakımdan tenkis davalarında, davacının dava dilekçesinde gösterdiği dava değeri ile talebini sınırladığını söyleyebilme olanağı yoktur ve bu tür davalar 6100 s. HMK'nun 107. maddesinde düzenlenen belirsiz alacak davalarının örneğini teşkil eder.Somut olayda, davacılar vekilinin 4.3.2013 tarihinde mahkemeye verdiği dilekçe ile, bilirkişi tarafından belirlenen miktar üzerinden davanın kabul edilmesi yönündeki isteğinin, ikinci ıslah olarak nitelendirilerek fazlaya ilişkin talebin reddedilmesi ve dava dilekçesinde (harca esas olmak üzere) gösterilen miktara hükmedilmesi doğru görülmemiştir.Ayrıca, davacılar 28.2.2005 tarihli dava dilekçelerinde faiz talep etmemiş, 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 18.5.2006 tarihinde verdikleri ıslah dilekçesi ile faiz istemiş olup, asıl alacağın ferisi niteliğinde olan faiz isteği TMK'nun 571. maddesi gereğince hakdüşürücü süre içerisinde ileri sürülmediğinden bu talebin de reddi yerine kabulüne karar verilmesi doğru değildir.Hal böyle olunca, 60.423,00.-TL üzerinden davanın kabulüne, faiz isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.Davacılar ve davalı E.. S..'ın, bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.