Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2132 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 293 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ : AFŞİN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/03/2008NUMARASI : 2007/306-2008/127Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakan H. G.in maliki olduğu 5 parça taşınmazının mirastan mal kaçırmak amacıyla hileli yollarla davalılara satış suretiyle devredildiğini ileri sürerek tapu iptali ve mirasçılar adına tescil isteğinde bulunmuştur.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece "dava dışı mirasçılar bulunduğu iştirakin sağlanması ondan sonra işin esası hakkında hüküm kurulması" gerekçesiyle bozulmuş,mahkemece bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama sonucu davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, hile ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece çekişmeli 11 parsel sayılı taşınmazın halen miras bırakan adına kayıtlı olduğu, 10 parselinde kadastroda senetsizden dava dışı R. adına tespitinin yapıldığı ve halen dava dışı N.adına kayıtlı olduğu, 8, ve 9 nolu parsellerinde öncesinin tapusuz olup muris tarafından kadastro tespiti sırasında zilyetliğinin devredildiği yönündeki beyanı doğrultusunda senetsizden davalılar M.ve Cuma adına tescil edildiği, bu nedenle muvazaa iddialarının dinlenemeyeceği, gerekçeleriyle anılan taşınmazlar yönünden ve 7 parsel sayılı taşınmazın hileli temliki yönünden tüm mirasçıların katılımı olmaksızın ve tereke temsilcisi atanmadığından bu sebebe ilişkin davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine,Ne varki, dava konusu edilen 7 parsel sayılı taşınmaz miras bırakan adına kayıtlı iken dava dışı H.satıldığı ondanda davalı C.satış suretiyle devredildiği, davacının temliki işlemlerin hile iddiası yanında miras haklarından mahrum etmek amacıyla muvazaalı yollarla gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Oysa mahkemece bu parsel yönünden muris muvazaası bakımından bir inceleme yapılmamıştırBilindiği üzere; ugulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. .Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır.Öte yandan miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını,mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur.O halde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin merciilerinden getirilmesi, her iki mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak payplaştırmanın mı yoksa mal kaçırma amacının mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.Somut olaya gelince; mahkemece yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda bir inceleme ve araştırma yapılmamış, hukuki nitelendirme hile olarak değerlendirilmiş ve hile iddiaları yönünden yasal süre geçirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Hal böyle olunca, çekişmeli 7 parsel sayılı taşınmaz yönünden muris muvazaası iddialarının, yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda araştırılması, taraf delillerinin toplanması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedene hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.2.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.