Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2130 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 11719 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ : SARAYKÖY ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 01/04/2005NUMARASI : 2002/125-2005/249Taraflar arasında birleştirilerek görülen davalarda;Davacı, miras bırakanı C.Karanın maliki olduğu 1533, 37 ve 573 parsel sayılı taşınmazlarını mirastan mal kaçırmak amacıyla davalılara satış suretiyle muvazaalı temlik ettiğini ileri sürerek tapu iptali ve mirasçılar adına tescil isteğinde bulunmuştur.Davalılar, iddiaların yersiz olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, muvazaa iddialarının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davaların reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davaların reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 1533, 37 ve 573 parsel sayılı taşınmazların davacının miras bırakanı C.K.a adına kayıtlı iken 1533 parsel sayılı taşınmazı bir kısım davalıların miras bırakanı oğlu B.'e 7.10.1983 tarihinde, 37 parsel sayılı taşınmazını da ara malik A. eliyle davalı oğlu K.'e 3.2.1987 tarihinde, 573 parsel sayılı taşınmazında davalı torun Ali'ye satış suretiyle temlik ettiği, 573 parselin sonradan A.tarafından diğer davalı A.'ye 21.6.2001 tarihinde satış suretiyle devredildiği, davacınında temliki işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Öte yandan miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur.O halde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı, yoksa mal kaçırma amacın mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.Somut olaya gelince; nizalı 573 parsel yönünden mahkemece davalı Ayşe'nin mirasçı olmaması ve tanık beyanlarına göre durumu bilen veya bilmesi gereken konumunda olmayıp, Türk Medeni Kanununun 1023.maddesinin koruması altında bulunduğu gözetilerek davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine,Nevarki, diğer davalılar yönünden miras bırakanın yapmış olduğu temliki işlemler yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda değerlendirildiğinde; murisin satışa ihtiyacının bulunmadığı, ölünceye kadar taşınmazları tasarruf ettiği, satış bedellerinin ödendiğinin kanıtlanamadığı, değerler arası fahiş fark bulunduğuda gözetildiğinde mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca; 1533 ve 37 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.2.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.