Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 2129 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 6784 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda; yerel mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalı vekili tarafından, yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 23.02.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.Davacı, ortak mirasbırakanları ...'un ölümünden kısa bir süre önce, kendisinden mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak 1032 parsel sayılı bahçeli dubleks ev vasıflı taşınmazının intifa hakkını üzerinde bırakarak kuru mülkiyetini davalı kızına satış yoluyla temlik ettiğini ileri sürüp, tapu kaydının miras payı oranında iptali ile adına tescilini istemiştir.Davalı, dava konusu taşınmazın kendisi adına mirasbırakan tarafından alındığını, ilk satın alındığında taşınmazın bedelini kendisinin ödediğini bildirip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, işlemin danışıklı olduğu gerekçisiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden; tarafların mirasbırakanı babaları ...'un 23.02.2011 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı oğlu ... davalı kızı ... ve dava dışı eşi ...yi bıraktığı, çekişme konusu 1032 parsel sayılı bahçeli kargir dubleks ev vasıflı taşınmazın tamamı 07.06.1996 tarihinde satın alma ile mirasbırakan adına kayıtlı iken, 01.07.2008 tarihinde intifa hakkını üzerinde bırakarak, çıplak mülkiyetini davalı kızı ...'ya satış suretiyle temlik ettiği görülmektedir.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; dinlenen tanıklar ve özellikle eldeki davanın kabulle sonuçlanması durumunda hak sahibi olacak olan murisin eşi ...'nin beyanlarından, taşınmazın ilk alındığı sırada parasını davalının ve davalı adına hareket eden annesi ...'nin verdiği ve aslında taşınmazın davalı adına satın alındığı halde yurt dışında olması nedeniyle mirasbırakan adına tescil edildiği, aralarındaki anlaşma gereğince de daha sonra taşınmazın davalıya devredildiği anlaşılmaktadır. Yukarıdaki ilkeler ve tanık anlatımları doğrultusunda olaya bakıldığında temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yapılmadığı sonucuna varılmaktadır.Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 23.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.