MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen tapu iptali tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, pay oranında tescil istemine ilişkindir. Davacı, ortak mirasbırakan ...’in, 6402 parsel sayılı taşınmazdaki paylarının bir kısmını eşi ve oğlu olan davalılara satış suretiyle devrettiğini, taşınmazda kat mülkiyetinin kurulmasından sonra bağımsız bölümlerin davalılar ve mirasbırakan adına tescil edildiğini, ...’da ki taşınmazların da mirasbırakan tarafından davalılara temlik edildiğini, davalılardan ...adına tescil edilen ... plakalı aracın bedelinin mirasbırakan tarafından ödendiğini, murisin bankalarda yüklü miktarda tasarrufları bulunduğunu, murisin uzun yıllar Almanya’da çalışarak emekli olduğunu, davacıyı küçük yaşta evlendirdiği için davalılardan ... adına kayıtlı olan 6402 parsel sayılı taşınmazda yer alan 12 nolu bağımsız bölümü, erkek çocuklarından ayrı tuttuğu ve üzgün olduğunu ifade ederek sağlığında kendisine satış suretiyle devrettiğini, bu temlik sonrası mirasbırakanın taşınmazlarının büyük çoğunluğunu davalılara aktardığını öğrendiğini, hak dengesini gözeten ve tüm mirasçıları kapsayan bir paylaştırma yapılmadığını, işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu, banka ve araç kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescile karar verilmesini istemiş, aşamada banka ve araç kaydına ilişkin istemlerinden feragat etmiştir.Davalılar, mirasbırakanla uzun yıllar...’da aynı fabrikada çalıştıklarını, birikimleri ile dava konusu 6402 parsel sayılı taşınmazı arsa vasfı ile satın alıp, yine toplu çalışma, birikim ve bankadan temin edilen kredilerle taşınmaz üzerine bodrum+ 6 kattan oluşan bina inşa ettiklerini, bilahare mirasbırakanın daireleri yapım aşamasında maddi katkısı olan mirasçılara 30/07/1981 tarihinde eşit şekilde paylaştırdığını, bu paylaşım sonrası mirasbırakan ve eşinin Türkiye’ye kesin dönüş yaptıklarını, davalı çocukların ise Almanya’da çalışmaya devam ettiklerini, taşınmazda cins değişikliği yapıldığı ve kat mülkiyeti kurulduğu 28/05/1985 tarihinde mirasbırakana 2 daire, davalı eş ...’ye 2 daire, davalı ...’a 2 daire+ bodrum dükkan, davalı ...’ya 2 daire+ giriş dükkan ve davalı ...’a 2 daire+ giriş dükkan şeklinde paylaştıklarını, mirasbırakanın asıl amacının sağlığında malvarlığını davalıların kazanç ve katılımları oranında paylaştırmak olduğunu, mal kaçırma kastı taşımadığını, en son temlik işleminin 28 yıl öncesine ilişkin olduğunu, mirasbırakanın sağlığında davacıya da taşınmaz verdiğini, davacının mirasbırakanın ölümünden hemen sonra dava açmakla kötüniyetini ortaya koyduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, araç ve banka hesapları yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, 6402 parsel sayılı taşınmazda yer alan bağımsız bölümler yönünden işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulü ile davacının payı oranında tescile karar verilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, çekişme konusu 270 m2 büyüklüğündeki arsa vasıflı 6402 parsel sayılı taşınmazın 02/04/1968 tarihinde mirasbırakan... tarafından satın alındığı, mirasbırakanın 12/07/1977 tarihli işlemle taşınmazın 1/3 payını uhdesinde bırakıp, 1/3’er payı eşi ... ve oğlu ...’a satış suretiyle temlik ettiği, 30/07/1981 tarihli satış işlemi ile paydaşların bir kısım paylarını devrederek, 90/450’şer payla muris ...ve davalılar .... .... ... ve Kenan adına sicil kaydının oluştuğu, bu paylar doğrultusunda taşınmazda 28/05/1985 tarihinde kat mülkiyeti kurulduğu, 1 nolu dükkan vasfındaki bağımsız bölümle, 8, 12 ve 13 nolu mesken niteliğindeki bağımsız bölümlerin davalı ..., 2 nolu dükkan vasfındaki bağımsız bölümle, 7 ve 10 nolu mesken niteliğindeki bağımsız bölümün davalı ..., 3 nolu dükkan vasfındaki bağımsız bölümle, 9 ve 11 nolu mesken niteliğindeki bağımsız bölümlerin davalı ..., 4 ve 5 nolu mesken niteliğindeki bağımsız bölümlerin mirasbırakan ..., 6 nolu mesken niteliğindeki bağımsız bölümün davalı ... adına tescil edildiği, mirasbırakanın 4 ve 5 nolu bağımsız bölümleri 05/10/2005 tarihinde satış suretiyle davalı ...’a temlik ettiği, ...’un adına kayıtlı 12 nolu bağımsız bölümü 09/01/2009 tarihinde satış suretiyle davacı ...’ye devrettiği,....Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2001/196 E. sayılı dosyası ile ... ... ve ... tarafından ... aleyhine 6402 parsel sayılı taşınmazdaki 1 dükkan ve 2 dairenin muvazaalı olarak devredildiğinden bahisle 06/12/2001 tarihinde açtıkları davanın reddine karar verildiği, kararın deracattan geçerek 28/10/2004 tarihinde kesinleştiği, mirasbırakan ...’ın 05/05/2009 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı kızı ..., davalı eşi ..., davalı çocukları ... ... ve ...’ı bıraktığı anlaşılmaktadır. Bilindiği gibi, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun 213) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden, çekişme konusu taşınmazdaki inşaatın muris, eşi ve davalı oğulları tarafından ...’da çalışılarak elde edilen para ile yaptırıldığı, davalıların katkılarından dolayı kat irtifakı kurulduktan sonra 1 dükkan ve 3 meskenin davalı ...’a, 1 dükkan ve 2 meskenin davalı ...’ya, 1 dükkan ve 2 meskenin davalı ...’a, 1 meskenin davalı eş ...’ye, 2 meskenin de mirasbırakana kalacak şekilde paylaşım yapıldığı, bilahere 2005 yılında muris adına tescil edilen 2 bağımsız bölümün davalı ...’a satış suretiyle temlik edildiği, murisin ölümünden kısa bir süre önce, murisin isteği ile ... üzerine kayıtlı dairelerden birinin davacıya ... tarafından bedelsiz devredildiği anlaşılmaktadır. Bu haliyle temlikin muvazaalı olduğundan söz etme olanağı olmadığı gibi, TMK 6, HMK 190. maddeleri uyarınca davacı, temliklerin muvazaalı yapıldığı iddiasını da usulünce kanıtlamış değildir. Hâl böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. Davalıların temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.