Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2051 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 14304 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı, mirasbırakan annesi ...'nin, 3376 parsel sayılı taşınmazdaki 16/216 payını satış suretiyle davalı kızına temlik ettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı oluğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir.Davalı, taşınmazdaki 8/216 pay bakımından bir isteği olmadığını, diğer 8/216 payın ise kendisine ait olduğunu, bu payı kazanımları ile satın aldığını ancak mirasbırakan adına tescil edildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; dava konusu taşınmazdaki toplam 16/216 paya isabet eden iki daireden birinin mirasbırakana ait olduğunun taraflarında kabulünde olduğu; diğer dairenin ise davalıya temlikinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Mirasbırakan ...'nin 1994 ve 2004 yıllarında üçüncü kişilerden 8/216'şar pay almak suretiyle çekişme konusu 3376 parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazda toplam 16/216 pay sahibi olduğu, mirasbırakanın vekili aracılığıyla 25.02.2011 tarihinde taşınmazdaki payının tamamını satış suretiyle davalıya temlik ettiği, mirasbırakanın 28.02.2011 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak çocukları davacı ve davalı ile dava dışı ...'yi bıraktığı kayden sabit olup, 8/216 pay bakımından kabul nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu pay bakımından temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davalının öteki temyiz itirazlarına gelince; Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtilmelidir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; dinlenen davacı tanıkları kalan 8/216 payın mal kaçırma amaçlı temlik edildiğine ilişkin beyanda bulunmamışlardır. Bu davanın kabulü halinde mirasçı sıfatıyla hak sahibi olacak kardeş ...; bir daire karşılığı payın davacı ve kendisi tarafından gönderilen paralarla satın alındığını belirtmiştir.Bu durumda, esasen davalının 8/216 pay yönünden kabulü olmasaydı, muvazaa iddiası davacı tarafından kanıtlanamadığından 16/216 payın tamamının gerçek satış olduğu sonucuna varılacaktı.Hâl böyle olunca, diğer 8/216 pay temlikinin gerçek satış olduğu gözetilerek bu pay yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.Davalı vekilinin temyiz itirazları değinilen yön itibariyle yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.