Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2048 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 873 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ: ANDIRIN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ: 02/03/2007NUMARASI: 2005/73-2007/60Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları H.’nün yaşı itibarıyla mal satmaya ihtiyacı olmadığı halde ilaç alacağız diye tapuya götürülerek dava konusu 102 ada 14, 109 ada 245 ve 228 parsel sayılı taşınmazlarının davalı oğullarına satıldığı, davalılara yapılan temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapuların iptali ile mirasçılar adına tescili olmadığı takdirde tenkis isteklerinde bulunmuşlardır.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, miras bırakanın temyiz kudretine sahip olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava ehliyetsizlik, hile ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı terekeye iade isteği ile açılan tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacıların miras bırakanı H. S.’a ait dava konusu taşınmazların satış suretiyle davalı oğullarına temlik edildiği görülmektedir.Davacılar miras bırakanları H.'nün ehliyetiz olduğunu, kandırıldığını öte yandan davalılara yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı vemuvazaalı bulunduğunu ileri sürerek, tüm mirasçılar adına tapu iptal ve tescil (terekeye iade) isteği ile eldeki davayı açmışlardır.Eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen bilgi ve belgelerden, davada dava dışı mirasçının bulunduğu, 1950 doğumlu M. S.ın davada yer almadığı görülmektedir. Davada ileri sürülen hukuki sebep (ehliyetsizlik) ve talebe (terekeye iade isteğine) göre davada tüm mirasçıların yer almaları zorunludur.Bilindiği üzere, elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur. M.K.nun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin ( ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, M.K.nun 701 maddesinde (... Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. M.K.nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, nevarki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (ll.l0.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir. Somut olayda, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, dava dışı ortaklar bulunmaktadır. Hal böyle olunca, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine M.K.nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir. Davalıların temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 19.02.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.