Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2017 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 12518 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : ALAŞEHİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/06/2007NUMARASI : 2006/48-2007/159Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki olduğu dava konusu 322 ada 11 parsel sayılı taşınmazına davalının bina yapmak suretiyle elattığını ileri sürerek elatmanın önlenmesi, yıkım, ecrimisil olmadığı takdirde arsa bedelinin faizi ile tahsili isteğinde bulunmuştur.Davalı, dava konusu binayı imardan 40 sene önce yaptığını, zilyetliğinde bulunan evin imar sonucu davacı parselinde kaldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalının davacıya ait taşınmaza bina yaparak elattığı gerekçesiyle davanın kabulü ile elatmanın önlenmesine, binanın yıkımına, ecrimisil talebinin reddine karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece davanın kısmen kabulü ile davalının elatmasının önlenmesine, tecavüzlü binanın yıkımına ve ecrimisil talebinin reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden toplanan delillerden dava konusu 11 parsel sayılı taşınmazın imar uygulaması sonucu davacı adına tespit ve tescil edildiği görülmektedir.Tecavüzlü binanın bulunduğu 10 parsel sayılı taşınmazın da aynı şekilde imar uygulaması sonucu oluştuğu görülmektedir.Bilindiği üzere, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus Medeni Kanunun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Nevarki, yürürlükten kalkmış olan 6785 Sayılı Yasanın l605 Sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 Sayılı İmar Yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 2981 Sayılı Yasanın 3290 Sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.Somut olaya gelince, yukarıda da değinildiği üzere dava konusu parsellerin imar uygulaması sonucu oluştuğu, tecavüzlü binanın bulunduğu 10 parselin öncesi 1529 nolu kadastral parsel olup maliki de M.G.’dir.İmar uygulaması ile 322 ada 8,9,10 parsellere revizyon gördüğü ve 10 parsel sayılı taşınmazın da dava dışı M. K.ile, M. G.paydaş oldukları görülmektedir.Eldeki dava ise C. G.aleyhine açılmıştır. Elatmanın önlenmesi ve yıkım istekli davaların kural olarak taşınmaza fiilen elatan kişilere karşı açılacağı kuşkusuzdur. Mahkemece davalının 10 parsel malikleri ile kayden ve irsen ilişkisi araştırılmadığı ve tecavüzlü yapının bulunduğu 10 parsel maliklerine karşı açılan bir dava da bulunmadığı gibi maliklerine davada yer verilmeksizin tecavüzlü yapının yıkımına karar verilmiştir. Öte yandan tecavüzlü yapının imar uygulaması sonucu tecavüzlü hale gelip gelmediği de saptanmış değildir.Hal böyle olunca, öncelikle davacı tarafa komşu 10 parsel maliklerine karşı dava açması için önel verilmesi, dava açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi, ondan sonra yukarıda değinilen ilkeler dikkate alınarak, tecavüzlü durumun imar uygulaması ile oluşup oluşmadığı araştırılmak ve 3194 Sayılı Yasanın 18. maddesi hükmü de gözetilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere eksik inceleme ve eksik taraf huzuru ile karar verilmiş olması doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.02.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.