MAHKEMESİ : TOSYA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 16/10/2008NUMARASI : 2007/52-2008/184Taraflar arasında görülen davada;Davacı, irsen ve kayden paydaşı bulunduğu 192 ve 796 parsel sayılı taşınmazların tamamına davalıların ekin ekmek suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuşlardır.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, dava konusu taşınmazlardaki davacının payına bir müdahalenin olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 192 ve 796 parsel sayılı taşınmazlarda davacı ile davalı A.ve diğer davalı Sinan'ın annesi İ.ve dava dışı kişilerin kayden paydaş oldukları anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; paylı m??lkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 213, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olayda; yukarıda açıklanan ilkeler gözetildiğinde mahkemece hükme yeterli bir araştırma ve incelemenin yapıldığı söylenemez.Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, tüm paydaşları bağlayan fiili kullanma biçimi veya özel parselasyon bulunduğunun saptanması halinde çekişmeli bölümün hangi paydaşın payına karşılık özgülendiğinin belirlenmesi, aksi halde uyuşmazlığın paylı mülkiyet hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiğinin gözetilmesi hasıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, değinilen hususlar gözardı edilmek suretiyle eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.2.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.