Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1994 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 12156 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : KİLİS ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/06/2007NUMARASI : 2006/550-2007/230Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları A. K.'ın 78 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını ara malik Y. Ş. eliyle davalı oğluna satış suretiyle muvazaalı devrettiğini, ayrıca 1205 ada 1 parseldeki 1/2 payını ölünceye kadar bakım aktiyle kalan 1/2 paydaki miras payınıda satış suretiyle davalıya muvazaalı temlik ettiğini ileri sürerek, tapu iptali ve mirasçılar adına tescil veya tenkis isteğinde bulunmuşlardır.Davalı, iddiaların yersiz olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuştur.Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece; " dava dışı mirasçılar bulunduğu, katılmayan mirasçıların muvafakatlarının alınması ya da terekeye temsilci atınması" gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama sonucu davacı iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil veya tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların miras bırakanı A... K..... maliki olduğu 1 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile davalıya temlikinin bakım karşılığı olduğu belirlenmek ve bu olgu mahkemece benimsenmek suretiyle bu parsel bakımından davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Bu yöne değinen davacıların temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.78 parseldeki 1/2 ve 1 parseldeki diğer payın devrine ilişkin davacının temyiz itirazlarına gelince; miras bırakanın 78 parseldeki 1/2 payını önce damadı olan Y.Ş. 28.1.1991 tarihinde satış suretiyle temlik ettiği ve onunda 4.2.1992 tarihinde davalıya intikal ettirdiği, ayrıca miras bırakanın eşinden intikal eden 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1/2 paydaki iştirak payını davalıya 28.5.1998 tarihinde satış suretiyle temlik ettiği görülmektedir.Davalılar, yapılan bu temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmışlardır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince; miras bırakanın yaşlılık maaşı aldığı ve sabit bir gelirinin bulunduğu, keza çocuklarının sağlık karnesinden yararlandığı ve mal satmayada ihtiyacının bulunmadığı, ayrıca satış bedelleri ile gerçek değerler arasında aşırı değer farkı bulunduğu ve uzun yıllar davalı oğlu ile birlikte oturup hayatını sürdürdüğü anlaşılmaktadır.O halde, bu olgular yukarıda değinilen ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın anılan taşınmazlarla ilgili yapmış olduğu temliklerin bedelsiz ve muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.Hal böyle olunca; 78 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 pay ile 1 parseldeki iştirak pay yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, dava dilekçesinde itiraza uğramayan dava değeri üzerinden avukatlık ücreti takdir ve tayini gerekirken keşfen belirlenen, ancak harcı ikmal ettirilmeyen değer üzerinden fazla avukatlık parası tayin edilmesi de isabetsizdir. Davacıların, bu yönleri değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlere hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.2.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.