Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1993 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 12123 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/04/2007NUMARASI : 2004/420-2007/196Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları H.A.'nın maliki olduğu 10 parça taşınmazın davalılar tarafından uzun yıllardır kullanıldığını, tasarruflarının engellendiğini, bir bedel ödenmediğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuşlardır.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalı K. yönünden davadan önce öldüğü gerekçesiyle davanın reddine diğer davalılar yönünden iddiaların ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değerden reddedildi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 944, 945, 947, 948, 949, 950, 951, 953 ve 959 parsel sayılı taşınmazlarda tarafların ortak miras bırakanı H....A..... paylarının bulunduğu, davacıların taşınmazlarının 20 yılı aşkın süredir davalılarca kullanıldığını, kendilerine herhangi bir ödeme yapılmadığı gibi tasarruflarınında engellendiğini ileri sürerek, eldeki davayı açtıkları görülmektedir.O halde, taraflar arasındaki çekişmenin Türk Medeni Kanununun paylı mülkiyet hükümleri uygulanmak suretiyle çözüme kavuşturulacağı açıktır.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; davalı M.....savunmasında dava konusu taşınmazlardaki kardeşlerinin paylarını 1958 yılında satın aldığını ve o tarihten beri kullandığını, harici satıştan sonra tapuda intikal işlemlerini o tarihte miras bırakan H.. sağ olması nedeniyle yapamadığını diğer davalı ve ölü K.... mirasçısı F..... da M....beyanlarına aynen katıldığını bildirdiği anlaşılmaktadır.Ne varki; mahkemece bu savunma üzerinde fazla durulmadığı gibi yukarıda belirtilen ilkeleri kapsar biçimde yeterli bir inceleme ve araştırma yapılıp davacılar yönünden intifaden men koşulunun oluşup oluşmadığının değerlendirilmesinin yapıldığını söyleyebilme olanağı da bulunmamaktadır.Hal böyle olunca; anılan ilkeleri kapsar biçimde inceleme ve araştırmanın yapılması, taraf delillerinin eksiksiz toplanılması, çekişmeli taşınmazların kim veya kimler tarafından kullanıldığının duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi, davacılar yönünden intifadan men koşulunun oluşup oluşmadığının saptanması sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.2.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.