Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1968 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 612 - Esas Yıl 2010





Taraflar arasında görülen davada; Davacı, annesi olan davalı Z.... K…………'nın kendisinden mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak 94 parsel sayılı taşınmazını davalı D......'a satış göstererek devrettiğini, davalı Z....'nin 72 yaşında olmasına rağmen sağlık raporu almadan işlemi gerçekleştirdiğini ileri sürüp, tapu kaydının iptali ile davalı Z.... adına tescilini istemiştir. Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davalı Z....'nin yaşadığı, hak doğmadan dava açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi S……. A……'ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR- Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davanın öncelikle sulh hukuk mahkemesine açıldığı, sulh hukuk mahkemesinde toplanan delillere göre ehliyetsiz olduğu iddia edilen ve yaptığı temliki işlemin muvazaalı olduğu ileri sürülen davacının annesi Z.... K……….'nın halen sağ olup, davalı sıfatıyla davada yer aldığı ve malik olduğu 94 parsel sayılı taşınmazı 05.09.2008 tarihinde satış suretiyle diğer davalıya temlik ettiği, öte yandan, 07.07.2009 tarihli Ruh Sağlığı Dispanseri Baştabipliğinden alınan rapora göre Z....'nin medeni hakları kullanmasına engel durumun bulunmadığı, sulh hukuk mahkemesince dava değeri gözetilerek mahkemenin görevsizliğine karar verildiği anlaşılmaktadır. Görevsizlik kararı ile dosya kendisine gelen mahkemece tensiple birlikte davanın reddine karar verildiği görülmektedir. Hemen belirtilmelidir ki, kanunun gösterdiği istisnalar (HUMK. 36, 105, 372.maddeleri gibi) dışında yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. HUMK'nun 73. maddesi hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme, tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür. Asıl olan tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde, taraflar yargılamaya katılmasalar bile mutlaka duruşmadan haberdar edilmelidirler. Duruşmaya gelinmese dahi ilgilinin yokluğunda davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hallerde, açıklanan biçimdeki uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden ve yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması gereklidir. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca işlem yapılarak bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.