Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1966 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11143 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : IĞDIR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/01/2013NUMARASI : 2011/502-2013/17Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, mahkemece, T.. T.. ve H.. T.. mirasçılarından T.. T.., T.. T.., A.. T.. bakımından davanın açılmamış sayılmasına, diğer davacılar bakımından ise davanın kabulü ile tapu kayıtlarının miras payları oranında iptali ile adlarına tesciline ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup T.. T.. ve H.. T.. mirasçılarından T.. T.., T.. T.., A.. T.. bakımından davanın açılmamış sayılmasına, diğer davacılar bakımından ise davanın kabulü ile tapu kayıtlarının miras payları oranında iptali ile adlarına tesciline karar verilmiş.Davacılar, ortak mirasbırakanları S. T..'un 579 parseldeki 7/16, 827 parseldeki 7/16, 1824 parseldeki 2/24, 1159 parseldeki 2/16 payını, mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak torunu olan davalıya tapuda satış gibi göstermek suretiyle temlik ettiğini, gerçekte bedelsiz devir yapıldığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında tescile karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, iddiaların yersiz olduğunu, çekişmeli taşınmazlardaki payları bedeli karşılığında rayiç değeri üzerinden satın aldığını, resmi akde vekil kıldığı N.. G.. aracılığıyla katıldığını, satış bedelini vekil adına banka aracılığıyla gönderdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Davacı T.. T.. bakımından davanın açılmamış sayılmasına, diğer davacılar bakımından ise davanın esastan reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece; “.....gerekçeli kararda davacı T.. T.. tarafından açılan davanın HUMK'nun 409.maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verildiği halde, kısa kararda bu husus yönünden hüküm tesis edilmeyerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılmasının doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda T.. T.. ve H.. T.. mirasçılarından T.. T.., T.. T.., A.. T.. bakımından davanın açılmamış sayılmasına, diğer davacılar bakımından ise davanın kabulü ile tapu kayıtlarının miras payları oranında iptali ile adlarına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; tarafların ortak mirasbırakanı S. T..’nın 15.09.2003 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları Musa, Hatice, Tahsin ve H.. T..’yı bıraktığı, muris S.T..’nın kayden maliki bulunduğu taşınmazları Hürü’den olma torunu Asker’e 13.05.1996 tarihli satış akdi ile temlik ettiği, davacıların S. T.. mirasçıları Musa, Tahsin, Hatice ve H.. T.., davalının ise murisin kızı Hürü’den olma torunu A.. T.. olduğu anlaşılmaktadır.Davacılardan T.. T.. bakımından; davayı bizzat veya vekili aracılığıyla takip etmediği saptanmak suretiyle HUMK.’nın 409. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacılardan H.. T..’ya gelince; eldeki davanın 19.04.2004 tarihinde açıldığı, yargılama sırasında 2005 tarihinde Hürü'nün öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi Allahverdi, çocukları S.. T.., T.. T.. ve davalı olan A.. T..’yı bıraktığı, mirasçıları arasında husumet bulunduğu gözetilerek Iğdır Sulh Hukuk Mahkemesinin 14.05.2009 tarih, 2009/238 Esas, 321 Karar, sayılı karar ile H.. T.. terekesine M.. T..’nın temsilci atandığı, 13.11.2012 tarihli celsede M.. T..’nın davayı takip etmediği gerekçesiyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği ancak 15.11.2012 tarihinde yenileme talebinde bulunulduğu, takip eden 11.12.2012 tarihli ilk ve 10.01.2013 tarihli son oturuma tereke temsilcisi M.. T..’nın katıldığı öteyandan UYAP ortamından elde edilen nüfus kayıt tablosuna göre de M.. T..’nın hükümden sonra 21.09.2013 tarihinde öldüğü dosya kapsamı ile sabittir.Hemen belirtilmelidir ki, H.. T.. terekesine “M.. T..” temsilci atandığına göre, davanın sürdürülmesi onun veya vekil kıldığı avukatı huzuru ile gerçekleştirileceği tartışmasızdır. Tereke temsilcisi atanmakla davacının/davacıların davadaki sıfatlarının sona ereceği kuşkusuzdur. Nitekim davacılardan H.. T.. terekesine temsilci atanan M.. T.. oturumlara iştirak etmiştir. Davada terekeye temsilci atanmasıyla sıfatı kalmayan tereke ortaklarından bir veya birkaçının davayı takip etmemesi veya takip etmeleri neticeye etkili değildir.Hâl böyle olunca; H.. T..'nın terekesine temsilci atanan M.. T.. oturumlara katıldığına göre tereke ortaklarından A.. T.. - T.. T..-T.. T.. bakımından takip etmedikleri gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi tereke temsilcisi M.. T.. hükümden sonra öldüğüne göre H.. T..’nın miras şirketine yeni tereke temsilcisi atanması, usuli işlemin ikmalinden sonra yetkili kılacağı vekil aracılığıyla davanın yürütülmesi öte yandan; M.. T.. davada kendi adına da asaleten yer aldığına ve hükümden sonra öldüğüne göre veraset belgesi veya mirasçılarını gösterir aile nüfus kayıt örneğinin temin edilmesi, mirasçıları tam olarak belirlenerek davaya dahil edilmesi için usulünce süre verilmesi, belirlenen süre içerisinde anılan usulü eksiklikler tamamlanarak taraf teşkilinin bu yönden sağlanmasından sonra esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre şimdilik işin esasına girilmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.