Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1957 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 12716 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 03/02/2012NUMARASI : 2009/757-2012/44Yanlar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl dava kesinleşmiş olduğundan hüküm kurulmasına yer olmadığına, birleşen davanın ise reddine ilişkin olarak verilen karar birleşen davanın davacısı M.Y.vekili ve davalı M.T.vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava ve birleşen dava, sahtecilik hukuksal nedeni dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, asıl dava kesinleşmiş olduğundan hüküm kurulmasına yer olmadığına, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 13 parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazın, birleşen davanın davacısı M. Y.adına kayıtlı iken, Zeytinburnu 4. Noterliğinin 14.10.2004 tarihli vekaletnamesine dayalı olarak davalılardan İ. Ö.’e 21.10.2004 tarihinde satış suretiyle temlik edildiği, İ.Ö.tarafından 30.11.2004 tarihinde davalı H.K.ya, 21.03.2005 tarihinde de H. K.’ya vekaleten A.B.tarafından davalı M. T.’e satış suretiyle temlik edildiği, davalı İ. Ö.’e yapılan temlike dayanak vekaletnamenin sahte olduğu ve sonradan edinen davalıların da iyiniyetli olmadıkları ileri sürülerek asıl ve birleşen davanın açıldığı, mahkemece asıl ve birleşen davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın, Dairece; asıl davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, esastan reddine karar verilmiş olması doğru değil ise de, davanın reddine dair verilen kararın sonucu itibariyle doğru olduğu, bu gerekçeyle asıl davanın davacısı Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün temyiz itirazının reddine, birleşen dava yönünden ise, davalı M. T.’e yapılan temlikten önceki temliklerin sahteciliğe dayalı olup olmadığı ve önceki kayıt maliklerinin iyiniyetli olup olmadıkları yönünde mahkemece araştırma yapılmadığı gerekçesiyle bozulduğu, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davalı İsmet’e yapılan temlik, sahte vekaletname ile yapılmış olması nedeniyle geçersiz ise de, sonraki temliklerde alıcıların kötüniyetlerinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle birleşen davanın da reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar, Ş. D. hakkında açılan ceza davasında, Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/254 E. 2010/294 K. sayılı kararı ile, sanığın ölümü nedeniyle düşme kararı verilmiş ise de, bu dosyaya Grafoloji ve Sahtecilik Uzmanı bilirkişi tarafından ibraz edildiği anlaşılan 04.12.2010 tarihli raporda, çekişme konusu taşınmazın 21.10.2004 tarihinde yapılan temlikine dayanak Zeytinburnu 4. Noterliğinin 14.10.2004 tarih ve 19862 Yevmiye numaralı vekaletanamedeki imzaların, birleşen davanın davacısı M.Y.’ın elinden çıkmadığı saptandığına göre, İsmet Özgör’e yapılan temlikin sahte vekaletnameye dayalı olup, yolsuz tescil niteliğinde olduğu ve geçersiz olacağı kuşkusuzdur. Esasen mahkemenin bu yöndeki kabulünde de bir isabetsizlik yoktur. Ne var ki, çekişme konusu taşınmazın kısa aralıklarla el değiştirdiği, malikler arasında yapılan alım ve satışlara aracılık ettiği anlaşılan A.ile bir kısım davalıların aynı mahallede oturdukları ve birbirlerini tanıdıkları, özellikle son kayıt maliki davalı M. T.’in davaya konu taşınmazın bitişiğindeki binada oturduğu ve bina sahibinin oğlu olduğu, temlik tarihinde 21 yaşında olup babasının elektrik dükkanında çalıştığı, temliklerdeki bedeller ile taşınmazın gerçek bedeli arasında fahiş fark bulunduğu, maliklerin gerek ceza soruşturma ve kovuşturmasında ve gerekse eldeki davadaki beyanlarından el ve işbirliği içinde hareket ettikleri ve iktisaplarının iyiniyetli olmadığı sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, birleşen davanın da kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Kabule göre de, birleşen davaların ayrı dava olma özelliklerini kaybetmeyecekleri gözetildiğinde, birleşen davada yargılama sırasında keşfen belirlenen ve harcı ikmal edilen değer üzerinden davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, dava dilekçesindeki değer üzerinden vekalet ücretine hükmedilmiş olması da isabetli değildir. Birleşen davanın davacısı M.Y.ve davalı M. T.’in temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.2.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.