Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1952 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 625 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ : ANAMUR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/03/2008NUMARASI : 2006/371-2008/163Taraflar arasında görülen davada;Davacı, önceki eşi olan davalı ile tekrar evlenmek için anlaştıklarını, bunun için 1 nolu parseldeki payını davalıya bedelsiz olarak satış göstermek suretiyle temlik ettiğini, davalının evlenmekten vazgeçtiğini, hile ile payının elinden alındığını ileri sürerek 250/8631 pay yönünden tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir. Davalı, iddiaların yerinde olmadığını, bedelini ödeyerek satın aldığını belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddiaların kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi .raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 1 parseldeki payın 16.8.2006 tarihinde davacı tarafından bizzat davalıya satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.Davacı, anılan temlikin hile ile gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Hile,genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya,özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak,veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur.B.K'nun 28/l maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz.Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan,hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir.Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluylada kullanılabilir. Somut olaya gelince; tarafların daha önce evli oldukları, davacının tekrar evlenme karşılığı niza konusu taşınmazdaki 250/8631 payını satış suretiyle davalıya devrettiği, davalının alım gücünün olmadığı, davacının kimlik belgeleri ve fotoğraflar ile Belediye Evlendirme Dairesine 16.8.2006 tarihinde başvurduğu ve nikah için verilen randevu günü gelen tarafların sağlık raporu için gönderildiği, ancak sonradan evlilik birliğinin kurulamadığı dosyada mevcut belgeler ile tanık anlatımlarından anlaşılmaktadır. Bu durumda, temlikteki amacın resmi evlilik birlikteliğini sağlamak olup, davalının kandırması sonucu, hataya düşürülen davacının çekişme konusu taşınmazdaki payını davalıya temlikinin geçerliliğinden söz edilemeyeceği tartışmasızdır.Kaldı ki, bu durum gayri ahlaki bir amacın yerine getirilmesi şeklinde değerlendirilemeyeceğinden Borçlar Yasasının 65. maddesinin olayda uygulama yeri bulmayacağı açıktır.Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.2.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.