Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 195 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 10338 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : ÇAYCUMA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/03/2007NUMARASI : 2006/566-2007/161Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalı oğlunun kendisine bakacağını taahhüt etmesi üzerine 20 ve 235 sayılı parsellerin kadastro tespitinde oğlu üzerine tespit edilmesine muvafakat gösterdiğini, ancak bakım görevinin yerine getirilmediğini ileri sürerek tapu iptali ve tescil istemiştir.Davalı, davacı babasına ve annesine baktığını ancak eşinin ameliyat olması nedeniyle geçici süre bakımın aksadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, bakım görevinin yerine getirilmemesi nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davaya konu 20 ve 235 parsel sayılı taşınmazların 2000 yılındaki kadastra tespitinde; 20 yılı aşkın süredir davacının zilyet ve tasarrufunda bulunmakta iken kendisine ve eşine ölünceye kadar bakılması karşılığında davalı oğluna hibe edilerek zilyetliklerinin devredildiği hususları tespit tutanaklarında belirtilmek ve ölünceye kadar bakım akti tutanakların şerhler ve beyanlar hanesinde gösterilip taraflarca da imzalanmak suretiyle davalı adına tespitlerinin yapıldığı ve kesinleştiği görülmektedir. Hemen belirtmek gerekır ki, tarafların kadastro teknisyeni huzurunda tutanağa geçen ımzalı beyanları dikkate alındığında, aralarında geçerli bir bakım aktinin gerçekleştiği yönünde kuşku yoktur.Nitekim)anılan husus mahkemenin de kabulünde olup, kadastro tespiti sırasında gerçekleşen bu işlemin geçersizliğinin ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Ne var ki, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürü1üş biçiminden, davada işlemin geçersizliğinin iddia edilmediği, aksine, geçerli şekilde oluşan ölünceye kadar bakım aktine aykırılık nedeniyle iptal-tescil isteğinde bulunulduğu açıktır. Bilindiği üzere, ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi basitçe, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme B.K.nun 511. maddesinde, "kaydı hayat ile bakma mukavelesi, akİtlerden birinin diğerine ölünceye kadar bakmak ve onu görüp gözetmek şartıyla bir mamelek yahut bazı malların temlikini iltizam etmesinden ibaret olan bir akit" olarak tarif edilmiştir. Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerinde belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kuralolarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülükleri n yerine getirilmemesinin sonuçları BK.nun 517. maddesinde açıklanmış, sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan her birine tek yanlı olarak sözleşmeyi feshetme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir. Bununla birlikte, BK.nun 517/son maddesi hükmüne göre; Hakim mukaveleyi feshedecek yerde, iki taraftan birinin talebi ile yahut re' sen artık birlikte yaşamalarına nihayet verip buna mukabil alacaklıya kaydı hayat ile bir irat tahsis edebilir. Uyuşmazlığın değinilen hüküm (BK.nun 517/son maddesi) uyarınca çözüme bağlanması, bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı yada büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanı sıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adilolmalıdır. Diğer taraftan, delillerini bildirmek üzere davacı tarafa verilen kesin süreyle ilgili ara kararının yeterli açıklığı taşımaması nedeniyle usule uygun bulunduğu da söylenemez. Hal böyle olunca, işin esasına girilip tarafların tüm delillerinin toplanması ve yukarıdaki ilkeler çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK. 'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.1.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.